ÇevreGündemKıbrısManşetSiyasetToplum

Eğitim Politikaları Konusunda Partilere Tavsiyeler – 1

Partiler eğitim politikasını hazırlarken nelere dikkat etmeli?

Eğitim politikaları birey, toplum ve konular dikkate alınarak inşa edilmektedir. Partiler, bulundukları ülkenin koşullarına uygun, ulaşabilecekleri hedefler koyarak, şeffaf ve hesap verebirliği sadık kalacak şekilde bir politika yapmalıdır. Dezavantajlı öğrencileri avantajlı duruma getirmediği sürece başarılı bir eğitim politikası uygulanamaz.

Eğitimde yetkili Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığıdır. Keser Ascherberger’e göre devlet dışındaki beş çeşit aktörden bahsedilebilir; Öğretmen sendikaları, eğitimle ilgili çıkar grupları, eğitim sektörü dışındaki çıkar grupları, siyasi partiler ve politika ağları. Eğitimde ortak olan sendikalar, üniversiteler, eğitimden gelir sağlayan kurumlar vs. ile birlikte hareket edilmediği sürece bakanlığın oluşturacağı politikası başarısız olacaktır. Kıbrıs’ta neoliberal uygulamaların etkisi altında eğitim yara almaya devam etmektedir. Neoliberalizm her şeyin finansallaşması, ekonomi dâhil tüm insanı alanların metalaşması demektir (Kaynak 2021, Eğitim politikaları Anı yayıncılık). Neoliberal politikalar devletin eğitimde yeterli olmadığını, gerekli bütçe ayırmadığını, parasız iyi bir eğitim alınmasının imkânsız olduğunu devamlı dile getiriyorlar. Eğitim bakanlığının kadrolarının devamlı eksik olması ( örnek bakanlığın beyni durumunda olan Talim ve Terbiye dairesi nin kadrosunun uzun yıllar boş kalması , MEDDYK’nin tamamlanamayan kadrosu  v.s), özellikle ölçme ve değerlendirmede devletin bir çalışma yapmaması  bakanlığın yönetim becerilerini zayıflatmadır.

Neoliberal politikaların etkisi altında kalınmamalıdır. Devletin bu zaafından faydalanan bazı dini örgütler özgür bir şekilde faaliyetlerini sürdürmektedirler. Eğitimden sorumlu tek yetki Eğitim Bakanlığıdır. Eğitim bakanlığı Özel Okullar, Dershaneler Ve Kurs Yerleri Tüzüğü’ne göre dini faaliyette bulunanlardan, uygulayacağı müfredat, ortam, öğretim üyeleri, öğrenciler hakkında bilgi istemektedir. Maalesef bu tür faaliyette bulunanlar bakanlığın istediği bilgileri vermekten kaçınmaktadırlar.

2012’den günümüze kadar hükümet programlarını değerlendirdiğinizde yazılanların yalnız yazıldığını, uygulanamadığını göreceksiniz.(Aşağıdaki başlıklar altında 2012’den günümüze değerlendirme yapılmıştır: Okul öncesi eğitim, mesleki eğitim, ortaöğretim, özel okullar, yükseköğretim, yaşam boyu eğitim, özel eğitim, eğitimin finansmanı, Dini eğitim, bilgisayar destekli eğitim,  öğretmen yetiştirme, okul yöneticisi yetiştirme ve Eğitim Bakanlığı Yapısı)

Öğrencilerin duygusal ve sosyal becerileri konusunda bir politika bulunmamaktadır. Duyarlı okul müdürleri ( Lefkoşa Türk Lisesi örneği) okullarında kulüpler oluşturup yapmaktadırlar. Duygusal ve sosyal faaliyetleri geliştirmek için okullarda eskiden eğitsel kol faaliyetleri yapılıyordu. Akademik çalışmalarda ise eskiyi tekrarlamaktan başka bir şey yapılamamaktadır. Yapılacak çalışmaların Türkiye ve küresel eğitim reform hareketinin oluşturduğu eğitim sistemlerine uyumlu olmalıdır. Hatırlarsanız eskiden öğrencilerde tarım dersi vardı ve öğrenciler aşılamayı bile öğreniyorlardı. Uygulamalı tarım eğitimi yapmadığınız zaman öğrencinin toprağa saygınlığı azalmaktadır (Tarımın pandemi de ne kadar etkili olduğu görülmüştür)(1974 -1990 de uygulanan eğitim politikalarına bakınız lütfen)

Öğretmen yetiştirme yönteminde ise teoriye ağırlık verip uygulamaya fazla önem vermiyoruz. Öğretmen alımlarında ise öğretmen adaylarının akademik bilgisine bakarak atama yapıyoruz. Öğretmen adayının kişiliğinin öğretmenliğe uygun olup olmadığına ve alanın öğretme bilgisine bakmıyoruz. Bazı ülkeler bu görevi üniversiteler bırakmıştır. Eğitim fakültelerinde eğitime başlarken öğrencinin akademik değil kişiliğinin de öğretmenlik mesleği ile örtüşmesi gerekmektedir( Finlandiya örneği). Eğitimde başak olan öğretmendir. Öğretmen yetiştirmeye önem verilmezse topluma önem vermiyoruz demektir.

Okul yönetici yetiştirme programımız yok. Ortak hizmetler dairesinin kursları olmasına rağmen yeterli olmamaktadır. Yönetici olmak için eğitim yönetimi ve denetimi yüksek lisansının olması zorunlu değil ama gereklidir. Yeterli belgeye sahip olması yeterli değil uygulamada da değerlendirme yapılmalıdır.

Eğitim politikalarının birey, toplum ve konu bazlı olduğunu yazmıştık. Konu bazlı olarak Kıbrıs adasının kıyılarının % 56 sı KKTC’nin toprağıdır. Ada’da denizcilik meslek lisesi kurulabilir. İTÜ gibi bir okulun Kıbrıs’ta bulunmasını avantaja çevirerek deniz ile çalışmalar yapılabilir. Diyebilirsiniz var olanı idare edemedik bir de denizcilik bize büyük gelir. Var olduğu toprağa, denize yabancı olan toplumlar, bulundukları ortama aidat duygusu taşımazlar.

Politika uygularken demografik yapı önemlidir. Demografik yapıdaki değişimler dikkate alınmalıdır.  Demografik yapı derken, nüfus, iş gücü piyasası, yoksulluk, göç (kimlik) , kozmopolit vatandaşlık ( çok kültürlü eğitim ) gibi konuları dikkate alarak yöresel ya da genel anlamda bir eğitim politikası oluşturulmalıdır. Yabancı uyruklu öğrencilere Türkçe eğitimi başlamıştır ama yeterli değildir. Ek olarak kültür boyutunu da katmalıyız. Yabancı öğrenciler oryantasyondan geçirilmelidir (göstermelik değil).

Hiç bir parti ebeveyn eğitiminden bahsetmemiştir. Bu konudaki duyarsızlık pandemi de daha da belirgin olmaya başlamıştır. Ebeveyn konusunda genel ve bölgesel politikalar oluşturulmalı ve aktif hale getirilmelidir. Bu konuda rehber öğretmenlerinden, sivil inisiyatiften ve üniversitelerden destek alınabilir.

Benzer Haberler

Başa dön tuşu