GündemKıbrısManşetTurizm

Nerede O Eski Bayramlar…

Derin bir ah çekerek ‘Nerede o eski Kıbrıslılar?’ diye başlangıç yaptığım cümleye üzüntüyle devam ediyorum..

Her geçen gün kaybettiğimiz insanlar, her bir değer ile gelenek ve göreneklerimiz giderek kaybolmaktadır. Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını bilmek son derece üzücüdür. Bir ay sonra rahmetli oluşunun bir yılı dolacak olan anneannemin evinde kendimizi bildik bileli her Cumartesi günü ailece toplanıp Magarina Bulli yerdik. Günümüzde 3 dakikada kettleda pişen hazır makarnaların yerini tutmasada özel bir lezzettimizdir… Önce kazanlarda kaynatılan bulliler (tavuklar), daha sonra fırında üzerleri çıtır çıtır olana kadar pişirilip, tavuk suyuna pişirilen makarna ile birlikte servis edilir. Köy hellimi rendelenip, üzerine kuru nane serpilerek makarnaların lezzetine lezzet katılır.. Bugün maalesef bayramlarda bile özlenilen bir lezzet haline gelmiştir.

Eskiden arife gününde mezarlık ziyaretlerimizi gerçekleştirip, birkaç gün içinde ağırlayacağımız misafirler için ne pişireceğimizi düşünürdük. Hangi gün kimi ziyaret edeceğimizi listeleyip, (akıllı telefonlarda hatırlatıcı uygulamalar olmadan!) evdeki eksiklerimizi tamamlardık. Bunlar bizim değerlerimizdi. Literatürde yer etmiş Akdeniz sıcaklığı ve misafirperverliği işte bu değerlerden ortaya çıkan kavramlardı. Geniş zamandan, geçmiş zamana geçtiğimi fark ettim. Çünkü maalesef günümüzde yeni yıla girdiğimiz günlerde, takvimi önümüze açıp şeker veya kurban bayramında hafta sonu ile bağlayacağımız şekilde izin alarak gerçekleştireceğimiz yurt dışı veya yurt içi tatilleri planlamaktayız… Ekonomik olarak güç kaybeden para birimimiz, yurt dışı seyahatlerini bir süre için zora soksa da, ülkemizi yurt dışından gelen turistler için cazip hale gelen turistik bir destinasyon konumuna dönüştürmektedir. Ülke ekonomisi eğer yabancı paranın akışı ile canlandırılamaz ise bırakın hafta sonları mangal alemlerimizde pişirilen şeftali ve et şişi, karpuz hellim bile bir ayrıcalık olacak…

Madem lezzetlerden başladık, düğün, nişan, bayram gibi özel günlerde yapılan birkaç yemeği ve sunuluş şekilllerini tekrar hatırlatmak isterim. İlk olarak Kleftigo ‘Hırsız Kebabı’, 50-60’lı yıllarda oluşan gerek ekonomik gerek politik koşullar dolayısıyla sofralarında et bulmakta zorlanan insanlar tarafından çalınan hayvanları kazdıkları çukurlarda pişirme yöntemlerine deniliyordu. Çukurların içerisine şinya, zeytin veya harnup dallarından hazırlanan köz ateşin odunlarla desteklenip, etlerin dizildikleri şişlerde asılarak çukurun üst kısmının hava almayacak şekilde hayvanın derisi (genellikle oğlak ve kuzu) ve ağaç dalları ile kapatılarak pişirilmesi sağlanıyordu. Günümüzde ise, taş fırınların içerisine konulan sinilerin (altına su konulup, yemeğin folyoya sarılması sağlanarak) içerisinde bulunan etlerin dağ kekiği, defne yaprağı gibi aroma veren bitkilerle kıbrıs patatesi eşliğinde pişirilip sunulması sağlanıyor. Köy yerlerinde günümüze ulaşan fakat daha çok fırınlardan ve marketlerden satın aldığımız ‘Çörek, Zeytinli-Hellimli’ gibi lezzetlerimiz yine bayramda olmazsa olmazlarımız arasındaydı. Arife günleri yakılan taş fırınlarda sini gatmeri pişirilirdi… Bayram günleri evlerde ekmek kadayıfı, tel kadayıf, güllaç vb. lezzetlerin yanında buzluklarda ceviz ve turunç macunları daima hazır beklerdi. Günümüzde bir fincan Türk kahvesinin yanında, klasik bardaklarda su gerilmesini bazı turistik mekanlarda arar olduk. Halbuki kahvelerimiz, geleneksel yöntemlerle hazırlanan macunlarımızla birlikte yine geleneksel ve kültürümüzü yansıtan bir şekilde iki başlı küçük çatalı ve bir bardak su eşliğinde sunulsa, suyun tatlılığı hafifletmek için kullanıldığı ve en sonunda o şekilde içildiği bilgisi verilse sosyal medya kanalları üzerinde misafirlerin bu ve benzeri turistik ürünleri kendi kendilerine (e-word of mouth) tripadvisor, holidaycheck, booking ve diğer sosyal medya kanalları üzerinden tanıtmalarına olanak sağlarız.

Son zamanlarda yaşanılan ekonomik gelişmeler ve sosyo-kültürel değişimler turizm sektöründeki geleneksel Kıbrıs dokusunu silip süpürmektedir. Kültürüne sahip çıkmayan, geçmişini bilmeyen ve bunu geleceğe yansıtmakta zorlanacak bir nesil yetişmekte ve maalesef aileler bu konuda yeterince önlem almamaktadır. Kuzey Kıbrıs’ta yerli turizm ve gastronomi öğrenci sayısı çok düşüktür. Bunun yanında, Türkiye’de yayınlanan özellikle MasterChef tarzı yarışmalar ve ülkedeki lise ve üniversitelerin yurt dışında katılım gösterdiği yarışmalar bu okulların popülerliğini ve tercih edilirliğini artırmaktadır. Bayramlarda el öpme vb. örf ve adetlerimiz tarihe gömülmektedir. Zoomers olarak bilinen Z kuşağının teknolojinin göbeğinden dünyaya geldiği gerçeğini de göz önünde bulundurarak, işin TikTok, instagram hikayeleri gibi show kısmı biraz ağır bassa da, teknolojiyi kullanarak gelenekleri yaşatma anlamında gelecekte fark yaratacağını düşünüyor ve umuyorum.

Benzer Haberler

Başa dön tuşu