Girne’nin simgelerinden biri olan Taner Cemal, uzun yıllar boyunca kentin sosyal hayatına barmenlik yaparak renk katmış bir isim. Girneli Yaşayan Hafızalar, bu ay Taner Cemal’ı konuk ediyor.
İşte Taner Cemal’ın Girne’deki hayatına ve kentin değişen atmosferine dair samimi söyleşisi:
Uzun yıllar barmenlik yapan Taner Cemal, 1974 yılında Limasol’dan Girne’ye göç etmiş ve o günden beri kentin sosyal hayatının bir parçası olmuş. Cemal, Girne’nin eski ve yeni halini iyi bilen isimlerden biri. “Çalışmaya ilk başladığım yer Dolimanidir,” diyerek anlatmaya başlıyor Taner Cemal. “Sonra Le Club, Marine Club, Rocks Disco, Karmi Club ve en son olarak Cafe34’te devam ettim.”
Mesleğe adım attığı dönemi Mehmet ve Salih Dolimani ile sınıf arkadaşı olduklarını söyledi. “3’ümüz beraber Dolimani’de çalışırdık. Hem barmenlik hem garsonluk yapardık” diye ekliyor. Taner Cemal, Girne’nin sosyal hayatına damgasını vuran mekânlarından olan Rocks Disco ve Cafe34 çalıştığı yerler arasında en özelleri:
“Çalıştığım yerler arasında benim için özel olan Rocks Disco ve Cafe34’tür”
Taner Cemal şöyle devam ediyor:
Necmi Avkıran ile beraber 20 yıl çalıştık. Cafe34’ü farklı kılan aile gibi olmamızdı. Çok popüler bir yer olmuştu. Cafe34’ü 23 Eylül 1993’te açtık ve 28 Şubat 2013’te de kapattık. Şimdi Cafe34 tekrardan açılıyor. Umarım eski günlerine kavuşur. Çok popüler bir yer olmuştu. O dönemin tüm gençleri burada çalışmıştır. Biz onlara patron gibi değildik. Necmi bazen ters davranırdı fakat hiçbir zaman devam ettirmezdi. İş bittiğinde yine arkadaş olurdu. Necmi’nin ortağı Hasan Ramadan Cemil’de buraya geldiğinde hiçbirimize patron gibi davranmazdı. Burayı farklı kılan çok samimi olmasıydı. Bütün Lefkoşa ve Girne buraya gelirdi. Herkes birbirini tanır bilirdi. Cafe34’te tek başına gelip nasıl olmasa birilerini bulurum diyerek gelen çok kişi vardı. Cafe34 buluşma yeriydi. Herkes buraya uğrar sonra başka mekânlara giderdi.
Girne’nin eski ve yeni halini karşılaştırdığında ise duygusal bir yaklaşım sergiliyor.
“Eskiden Girne küçük bir kasabaydı. Çok samimi bir atmosferi vardı. Girne’de herkes birbirini bilir ve tanırdı. Herkes nasıl davranacağını bilirdi. Keza limanda öyleydi”
Ancak, Taner Cemal’e göre Girne’nin son yıllardaki değişimi pek iç açıcı değil.
“Girne büyüdükçe eski samimiyeti kaybetti. Şu anda bana göre KKTC’nin en kötü şehridir. Bir düzen yok, samimiyet yok. Leymosun’dan gelirken Girne’yi ilk gördüğüm günü hatırlıyorum. Ciglos’u döndüğümüzde gece gördüğüm Girne’nin görüntüsünü hiç unutmadım. Çok güzeldi. O anı hiçbir zaman aklımdan silinmedi.”
Taner Cemal, gençlik yıllarını da özlemle anlatıyor.
“Biz gençliğimizde çok deli bir şekilde geçti. Eskiden dağa çıkardık, tavalarımızı tencerelerimizi alıp bütün günümüzü gecemizi orda geçirirdik. Bizim bir arkadaş grubumuz vardı o zaman. Girne’de biz simge halinen gelen isimler olmuştuk. Her yaz mutlaka Dome Hotel’in havuzuna giderdik. Yaşımız tutmadığı halde anne babalarımızın arabasını alırdık. Liman o zaman çok popülerdi. Liman’da çok gezerdik. Stereo müzik setlerimizi alıp gümbür gümbür müzik çalardık. O zamanlar herkes spor yapardı. Futbol, atletizm0 basketbol ya da voleybol yapardı. Öğleden sonralarımız spor yaparak geçerdi. Şimdi çok görmüyorum gençlerin spor yaptığını. O dönem Girne’nin içinde kurduğumuz voleybol takımımız vardı. Adı Girne Gençlik’ti. Şimdiki gençlik Doğanı, Ocağı, Yenicamiyi fazla bilmez. Suçlamak için söylemiyorum. Ama o heyecanı kalmadı. Eskiden çok kavgalarda olmazdı. En büyük kavgalar Lefkoşa gençliği geldiğinde Girne’ye “Sen ne aran burada?” kavgasıydı. O da kavgaya dönüşmezdi, el sıkışıp konuyu kapatırdık.”
Son olarak, Taner Cemal Girne’nin eski günlerine duyduğu özlemi dile getiriyor ve “Keşke Girne’ye bu kadar büyük binalar yapılmamış olsaydı. Tamam, büyüyor ama planlı bir şekilde büyüseydi” diye ekleniyor.