Kalça kırığı oluşan bir insanın bir sene içerisinde yaşama şansının %50 olduğunu size söylesem ve 65 yaş üstü oluşan kırık sonrası 10 sene içerisinde ölme olasılığınızın yüksek olduğu, peki bunları bildikten sonra siz böyle bir durumun önüne geçebilmek için bir şey yapmaz mıydınız? Bunu önlemek aslında çok basit; doğru zamanda doğru tetkikler ile erken teşhis, düzenli fiziksel aktivite ve sağlıklı bir beslenme modelini hayatınıza katmanız yeterli!
En sık görülen metabolik kemik hastalığı osteoporozun, omurga, el bileği ve Dünyada senede 1,5 milyon kalça kırığına yol açtığı, vücutta şekil bozukluğu ve kalıcı sakatlıkların yanında ayrıca 65 yaş üstü ölüm sebeplerinin başında geldiği bilinmektedir, peki neden bu kadar insan kırıklardan ölüyor. Sebebi aslında çok basit erken teşhis konulmamasıdır. Normalde biz bireyler sürekli göz önünde olan ve özellikle yaygın olarak konuşulan Kronik hastalıklardan; Diyabet, insülin direnci, tansiyon, kanser gibi hastalıklar için kendimizi korurken aslında sesiz ve sinsi olan osteoperozu göz ardı ettiğimiz ortada.
Genç yaşta kemik ölçümü yapmak önemli
Kemik kütlemizin en yoğun olduğu ve pik yaptığı dönem aslında 25-30 yaş arasındadır, bu dönemde mutlaka kemik taraması yapıp (Dexa) cihazı ile ölçülen ve t scorunuza bakılıp daha sonra yine 45-50 yaşlarında tekrar ölçülmesi size kemik yapım ve yıkım oranınızı ve sağlık gidişatınızda önemli bir yol gösterici olacaktır. Normalde her birey ve özellikle bayanlar ne yazık ki menapoz sonrasında bu ölçümü yaptırmak için geç kalmaktadırlar. Dexanın t scorun -2,5 üstünde olması istenmektedir. Osteoperoz, osteopeni ve kırıklar bayanlarda daha yüksek oranda gözükse de erkeklerde de ciddi problemler oluşturmaktadır, o yüzden erken alınan her önlem ve erken yapılan her test ilerleyen yaşlarda sağlık gidişatınıza bir ışık tutacaktır.
Vücudunuzda inflamasyona dikkat!
Özellikle inflamatuvar ve otoimmün bir rahatsızlığınız mevcut ise (Romatoid artitit,Osteoartirit, Chrons(gluten enteropatisi) Ülseratif colit,Lupus ve Kardiovasküler hastalıklar) mevcut ile eş zamanlı veya ileriki zamanlarda Osteoperoza maruz kalmanız çok yüksektir,inflamasyon tüm kronik hastalıkların başında yer almaktadır. Inflamasyonun başlıca sebeplerinden bir tanesi ve en önemlisi kalın bağırsaklarda bulunan iyi bakterilerinizin sayısının bozulması ve buna bağlı bağırsak geçirgenliğinizi artmasından kaynaklanır, bu olay sağlıksız bezlenme, fiziksel aktivitenizin olmaması, uzun dönem kortizon kullanımı, kronik steroid kullanımı ve özellikle 6 haftadan fazla (gastrit ve reflü)için kullanılan proton pompa inhibitörleridir,yani mide asidinizi aslında bloke eden ilaçlardır sebebi ise aslında vücüdumuz vitamin ve mineralleri doğru emebilmek adına belli bir asit ph ya ihtiyaç duymaktadır, ayrıca kötü bakterilerin çoğalmaması adına yine mide asidinden yararlanmaktayız. Hal böyle olunca uzun süre kullanılan bu ilaçlar özellikle kötü bakterilerin ince bağırsaklara sızmasına yol açmakta ve sibo oluşmaktadır. Normal şartlarda bakteriler kalın bağırsakta yer alırken SIBO da bakteriler ince bağırsağa geçip özellikle (gıdalar ince bağırsaklarda bakteriler tarafından fermente) olduklarından oluşturdukları şişkinlik, distansiyon, ağrı ve huzursuzluk özellikle yemek sonrası (yemek bebeği )diye adlandırılan karında inanılmaz büyümelere yol açmaktadır, yani sindirim problemleri ile beraber ilerleyen dönemlerde kemik problemleri ile karşılaşma olasılığınız artacaktır.
Özellikle günlük yaşantınızda bunlara dikkat;
Fazla tüketilen şeker, alkol, sigara, kafein, tuz ve gazlı içecekler de içerdikleri fosforik asit yüzünde kemiklerden kalsiyum çalmakta ve yenilen gıdaların içinde bulunan faydalı vitamin ve minerallerin bağırsaklardan emilimini bozarak kemik kalsiyum döngüsünde büyük zararlara yol açmaktadırlar, kronik stress yine aynı şekilde kortisol seviyelerini artırmasından dolayı kas yıkımına ve vücutta inflamasyonun artmasına sebebiyet verirken kemik yoğunluğunda azalmalar meydana gelmektedir.
Vücudunuzda kronik düşük doz inflamasyonun yüksek olduğunu anlamak adına özel testler yapmakta fayda vardır. Bunlar; Crp, Esr,Homosistein,Glık a ve bağırsaklarda inflamasyon göstergesi olan fekal Calprotektinin mutlaka önlem amaçlı yapılması önemlidir.
Süt bizim dostumuz yoksa düşmanımız mı?
Süt için kemikleriniz güçlenip boyunuz uzamasına yardımcı olur cümlesi size çok tanıdık gelse de son dönemde New England Journal Medicin de yayınlanan ) Milk and Health yani Süt ve Sağlık adlı bilimsel makalede ne yazık ki durumun hiç de öyle olmadığı aktarılmaktadır, hatta her içilen 200 g yaklaşık 1 bardak sütün %9 osteoperoz oluşumuna katkı sağladığı gözlemlendi, yani sütten alınan kalsiyumun vücudumuza belki de düşündüğümüzden daha az faydası mevcuttur! Vücudunuzda gizli olarak glütene karşı hassasiyet veya intolerans var ise ve süte karşı bir intoleransınızın olduğundan süphe ediyorsanız diyetisyen yardımı ile bunları eliminasyon yolu ile diyetten çıkarmanız önemlidir. Diyetinizde yüksek dozlarda kalsiyum almanız önemli değildir, burada önemli olan vücudunuzda ki kalsiyum dengesidir yani ne kadar iyi kalsiyumu emebiliyor ve kullanabiliyor olmasıdır, ayrıca kemiklerde oluşan osteoklast yani yıkım ve osteoblast yani yapım sadece kalsiyuma bağlı değildir, burada ayrıca çok önemli olan D vitamini seviyelerinizin optimal (40-70ng/dl) olması gerekli iken kemikler için çinko, magnezyum, fosfor, bakır, boron ve manganez de önemli rol oynamaktadır.
Gün içinde mutlaka iyi kalsiyum kaynaklarını diyetinize katınız
İyi birer kalsiyum kaynağı olan susam, tahin, yağlı tohumlar, tofu, soya fasulyesi, chia, quinoa ve yeşil yapraklı sebzeler, kemikli tüketilen balıklar, baklagiller ve zenginleştirilmiş bitkisel sütler iyi birer kalsiyum kaynağıdır. Afrika da insanların kalsiyum alımı sadece günlük 200-300 mg iken Avrupa ve Amerika’da önerilen ve alınan 700-1300 mg kalsiyum olabiliyor iken onlarda Osteoperoz görünme oranı çok daha düşüktür, günlük 500-600 mg dan dan fazla kalsiyum alımı önerilmemekle beraber sadece gıdalardan sağlanması tavsiye edilmektedir, bunun sebebi fazla alınan kalsiyum böbrekte taş ve damarlarda kalsifikasyon meydana getirebilmektedir. Özellikle bizim modern yaşam şeklimiz ile hareketin azalması ve özellikle daha yaşlı bireylerde buna bağlı olarak sarkopeni yani kas yoğunluğunuzun çok düşük olması ve aşırı tüketilen sigaraya bağlı oluşan matrix metalo proteinler kemik ortasında bulunan bağ dokuyu yani konnektif dokuyu yıkarak kemiğin daha çabuk hasarlanmasına yol açar, idrarımız da kalsiyum atımı artmaktadır. Zaten etrafımıza baktığımız zaman sigara içen bireylerin özellikle cilt yapısı, elastisiyeti ve kolejen dokusunun daha erken bozulup kırışıklıkların meydana gelmediğini görmekteyiz, işte sigara sadece cildinize değil içten kemik içerisinde bulunan ve çok önemli olan bağ dokulara hasar vermektedir, bu bağ doku hasarını önlemek adına fiziksel aktivite çok önemli bir yere sahiptir, özellikle Her hafta en az 150 dakika yapılan direnç egzersizler, pilates ve yoga bunların başında gelmektedir.
Dengeli beslenmek, aktif yaşamak ve hayatınıza çeşitli gıdalar katmak kalsiyum ve kalsiyuma destek sağlayan diğer birçok önemli olan mineral ve vitaminleri almanıza yardımcı olacaktır. Unutmayın kemik kütlenizi dengede tutabilmek ve osteoperozu önlemek adına hayatınızın birçok yerinde dengeler kurmak ön sırada gelmesi gerekmektedir.