Yaşadığımız bu süreç aslında biraz tuhaf. Bazılarımız ilk kez bu zor şartlarla yüzleşirken bazılarımız daha önce böyle bir süreci deneyimlemiş olabilir. Kimimiz evde kalırken veya çalışmaya devam ediyorken kimimiz işini kaybetmiş durumda. Her bireyin veya ailenin mücadelesi çok farklı. Bildiğimiz hayat devre dışı kalsa da, kimimiz bu süreç içerisinde hep yapmak istediği ve yapamadığı işlere koyulmaya başladı. Zorlu koşullar bizi evimize kapatsa da evde kendi ekmeğimizi, yapamam dediğimiz yemek tariflerini ve tatlıları yaptırdı.
İnsanlar yaşanan bu olayın hızla kendilerine neler kattığını paylaşmaya başladı. Aile ile daha fazla değerli zaman geçirmeye başladık veya sohbet etmeye fırsat bulamadığımız arkadaşlarımız ile konuşmaya zaman bulduk. Yaşadığımız basit düşünülen değerlerimize karşı şükretmeyi öğrendik. Bunların farkına varabilmek güzel şeyler elbette. Sosyal medya üzerinden gördüğümüz her bir paylaşım daha sonra baskıya dönüşmeye başladı. Artık evde olduğumuz bolca zamanı eğlenceli ve yaratıcı hale getirmek zorunda hissettik. Çeşitli kurslara katılmak, evimizin perdelerinden halılarına kadar yıkamak ve her gün spor yaparak fit kalmamız gerekiyordu. Bu süre içerisinde kendimizi zaman zaman üretkenlik baskısı altında hissetmeye başladık.
Bu durumda kendinize dönüp şunları hatırlatmak faydalı olabilir
Üretken ya da yaratıcı olmak yaşadıklarımızla başa çıkmamız için yararlı ve yapıcı bir yol. Ev içinde yapmayı sevdiğiniz aktiviteleri programlayabilirsiniz. Fakat, unutmayın bu dönem içinde her yaptığınızın ‘mantıklı’ ve ‘işe yarar’ olmasına gerek yok. Size iyi geliyorsa ve yapmayı seviyorsanız yapın veya denemek istediğiniz bir aktiviteyi deneyin. Kendinizi başkaları ile karşılaştırmadan ve yargılamadan deneyin.
Belki de bu süreç esnasında herkes bir uğraş içerisindeyken siz ne yapacağınızı bilmiyor olabilirsiniz. Bu durum son derece normal. Kendinizi yapmak istemediğiniz programlar ile zorlamayın. Kendinize biraz zaman tanıyın.
İçinde bulunduğumuz durumda yaşadığımız duygulara (ör. korkmak, kötü hissetmek, ağlamak) izin veriniz. Bundan sonrasının neler olacağını bilmemek ve bu duruma üzülme hakkınız olduğunu unutmayın. Duygularımız ile baş başa kalmaya ve yavaşlamaya izin vermeliyiz. Bu süreç içerisinde izlediğiniz haberlerden korkuyorsanız veya yaşanılan kayıplar için yas tutuyorsanız, hepsi normal tepkiler. Bırakın ve duygularınızı doya doya yaşayın.
Karantina sürecinde ekmek yapmadığınız için, sürekli spor ve ev temizliği yapmadığınız için kendinize yüklenmeyin, belki ihtiyacınız olan sadece bu duruma adapte olmanızdır. Sosyal medya üzerinden paylaşacak bir şeyinizin olmaması çok normal. Kendi ihtiyaçlarınızı dinleyin.
Bir şey üretmek istemiyorsanız kendinize anlayış (öz-şefkat) gösterin. Bazen kendimize çok acımasız olabiliyoruz ve sürekli eleştiren ve yargılayan bir dil ile konuşabiliyoruz. Böyle bir durumda kendimize karşı duyarlı olmamız, sevdiklerimizin zor zamanlar geçirdiğinde onlara gösterdiğimiz ilgi, nezaket ve desteği de gerektiğinde kendimize gösterebilmemiz gerektiğini unutmayın. Bunu daha iyi anlayabilmeniz için gün içerisinde mutlaka kendinize ‘ben bu zor anda kendime nasıl destek olabilirim?’ sorusunu sorunuz.
Tüm dünya aynı süreçten geçiyor. Bu durum kimilerimiz için kolay bir süreç olsa da kimilerimiz için zor bir durum. Olayların gerçekliğini hissetmeye izin veriniz. Eğer bu durumu biri ile paylaşma ihtiyacı duyuyorsanız o kişiye ulaşın. Biri ile paylaşmak istemiyorsanız duygularınızı ve düşüncelerinizi yazınız. Eğer, halen zorlanıyorsanız ve olumsuz duygular hayatınızı etkiliyorsa, sanal ortamda ya da telefon ile destek alabileceğiniz uzmanlara ulaşabilirsiniz.
Unutmayın, bu sürecin sonucunda hepimizi bekleyen daha sağlıklı günler, sevdiklerimiz ile huzurlu yaşam ve hayata alışma sürecimiz var.