Minik Bir Ekmeği Pay Edebilmek
“Coğrafya kaderidir’’ ifadesi sanırım Kıbrıs Türk Toplumu için tam yerinde bir ifadedir. 1974’e kadar yaşanan savaşlar, acılar ve göçlerin ardından var olabilme mücadelesi veren bu toplumun neler yaşadığı düşünüldüğü zaman hala daha bu ülkeye tutunabilen ve göç etmeyenlerin bir mucizeyi başardıklarını söylemek gerekir.
Körfez Krizi, banka krizleri, , dönemsel olarak döviz kaynaklı yaşanan büyük ekonomik buhranlar, yaşanan krizlerden sadece akla gelen birkaçıdır. Tüm bunları bir biçimde atlatabilmeyi başaran toplum bu seferde küresel bir pandemi ile dar imkanları ile mücadele etmek zorunda kalmıştır. Dünyadan izole yaşamanın sayısız dezavantajı olmasına karşın ilk kez izole olmak bir avantaja dönüşmüş ve küresel bir pandemiyi sağlık açısından atlatabilmeyi ilk aşamada başarmamıza yardım etmiştir. Elbette sağlık çalışanlarının insanüstü gayreti ve toplum bilinci bu badirenin ilk aşamasını ufak sıyrıklarla atlatmamızdaki rolünü de unutmamak gerekir.
Ancak ekonomi anlamında ayni şansı yakalamamız an itibarı ile alınan tedbir ve yapılan uygulamalarla uzak bir ihtimal olarak görülmektedir. Hali hazırda ekonomik anlamda ciddi zorlukları yaşayan tüm sektörler 60 gün süre ile kapalı kalmış, yükümlülükleri birikmiş ve hükümetin yaptığı şey kısa bir müddet bazı yükümlülüklerini ertelemek ve zaten işverenlerin kendi yatırımları ile oluşmuş olan fondan çalışanlarına 1500 TL’lik katkı olmuştur. Şu anda faaliyeti durdurulan işyerlerinin açılmasına izin verilmesinin bu ekonomik durgunlukta anahtarı çevirme izninden başka bir anlamı bulunmamaktadır.
Kapıları kapatmadan önce tamamen veya dolaylı olarak turizm ve öğrenciler sayesinde zar zor ayakta kalan esnafa “hem mevcut borçlarını hem de kapalı kaldığın dönemdeki borçlarını öde ve bunu gelir düzeyi iyiden düşmüş yerli halktan sağla” denmektedir. Bunun Türkçe tercümesinin “çalıştırdığın işçileri durdur ve iş yerini kapat” olduğu çok açıktır. Acil önlemler alınmadığı takdirde hiç yaşanmamış oranda bir işsizliğin ve birçok işyerinin kapanacağını öngörmek kahinlik değildir.
Tamamen turiste dayalı işyerleri için tablo daha da karanlıktır. Yeni açılan çarşılarla birlikte park yeri v.b dezavantajlarla yerli halk eski Girne Çarşısını çoktan terk etmiş ve dükkanların tümü ürün çeşitliliğini turiste yönelik oluşturmuştur. Şu an Girne çarşısındaki dükkanların yüzde 90’ı off licence, turistik eşya, çanta, kuyumcu gibi tamamen turist müşteriyi hedefleyen malları satmaktadır. Dolayısı ile turistlerin gelişinin de uzun süreceği apaçıkken bu gibi doğrudan ve sadece turizmden beslenen kesimler özel olarak korunmazsa çok kısa bir sürede onlarca işletme kepenk kapatacaktır.
An itibarı ile gerek anneler günü gerekse yaklaşık 2 aylık kapalı olmanın verdiği bunalma hissi etkisi ile yapılan alışverişlerle esnaf cirolarının beklentilerin üzerinde olduğunu söylemek mümkündür. Ancak bu durumun ciddi şekilde gerileyeceğine dair öngörüyü tüm reel sektör temsilcileri paylaşıyor. Bunun dışında esnaf için önümüzde 2 önemli tarih var. Faaliyete geçildiğinden dolayı kira bedellerinin talep edileceği 1 Haziran, ertelenen banka kredilerinin yeniden tahsil edileceği tarih olan 1 Temmuz. Gerileyen gelirler ve biriken yükümlülükler bu tarihlerden sonra baş edilemez hale gelecektir.
Dolayısı ile hükümetin tüm sektörleri ve kesimleri ayrı ayrı ele alarak özel olarak bu sorundan etkilenenleri ve en dar gelirleri önceleyerek bu kötü senaryonun gerçekleşmesinin önünü almak zorundadır. Aksi halde en zayıf kesimlerin yok olması domino etkisi ile tüm kesimleri de etkileyecektir. Yine bankaların da bunları öngörerek kar oranlarını düşürmeyi göze alarak özellikle de esnafa biraz nefes verdirecek uygulamaları yürürlüğe koymalıdır. Bunlar yapılmadığı takdirde devlet olduğuna dair bir iddia ortaya koymak gülünç ve inandırıcılıktan uzaktır.
Yazının başına gelecek olursak doğduğumuz coğrafya kaderimizi oluşturan bir faktördür. Ancak şu anda kaderciliğe sığınma lüksümüz ortadan kalkmıştır. Bu minik ekmeği içinden geçtiğimiz zor koşullarda adil bölüşebilmek ve toplum olarak ayakta kalmak için ciddi bir dayanışma ekonomisine ihtiyacımız vardır. Bu karamsar tabloda dahi ayakta kalmak için yapılabilecek şeyler oldukça fazladır. Bu konuyu detaylı konuşmak için bambaşka bir yazı başlığına bırakmak yerinde olur.
Bir dönem yine severek yazdığım Girneli Gazetesi’nde yeniden yazmamı teşvik eden ve istikrarlı şekilde gerçek bir yerel gazeteyi yıllardır ayakta tutabilme başarısını gösteren sevgili Harun Köftecioğlu’na da bu vesile ile teşekkür ederim.