Kavga Zamanı Değil
Seçimler nihayet geldi çattı. Kıran kırana bir seçim kampanyasıdır gidiyor. Tüm adaylar birbirlerini suçlamak için binbir bahane üretiyorlar.
Zamanın kavga değil uzlaşı zamanı olduğu, aslında biribirimizi kucaklamamız gerektiği unutuldu gitti.
Ortak nokta Kıbrıs konusu ama görüşler farklı. Kimisi federasyon olmazsa olmaz diyor kimisi alternatifler de masada diyor.
Şahsi fikrim seçilecek olan Cumhurbaşkanının alışılmışın dışında proaktif bir düşünceye sahip olması gerektiğidir. Biz artık, sadece federasyon diyerek ucu açık görüşmelerde masaya oturamayız. Kıbrıs Türkü ile elli yıla yakın bir süredir dalga geçiliyor. Bu oyunun baş aktörleri ise BM ve AB’dir. Onlar da ne olduklarını, 2004 Annan planı sonrası hepimize gösterdiler. Bir evetle dünyaya bağlanacaktık ama 16 yıldır bağlanamadık, göstermelik yardımlar, göstermelik fonlarla ağzımıza bir kaşık bal çalıp bırakıyorlar. Onların buradaki borazancıları da kurtuluşun onların elinde olduğunu söyleyip duruyorlar.
Ülkenin tek gerçeği, hiç bir zaman yanımızdan ayrılmayan, maddi ve manevi hiçbir desteğini üzerimizden esirgemeyen Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bir kesim tarafından haketmediği tavırlara maruz kalsa da, zaman zaman bize kızsa da, en zor anlarımızda hep yanımızda bulunan Türkiye Cumhuriyeti. Bunu okurken kimileri “ama buraya nüfus yığdı, buranın stratejik önemini kullanıyor, üzerimizden geçen uçaklardan para alıyor, bizim oradan ithalatımız onun bize verdiğinden daha fazla” diyecek ama realitede durum farklı. Dünyanın büyük güçlerinden biri olan Türkiye bir an olsun yanımızdan çekilsin burada yaşayacaklarımızı düşünmek bile istemiyorum.
Bu seçimlerin bizim için önemi çok büyük. Türkiye ile barışık, proaktif, sadece federasyon tezine takılı olmayan bir adayın artık ülkemizin başına gelme zamanıdır.
Beşli konferansın konuşulduğu bu dönemde artık farklı bir modda masaya oturmamız gerekmektedir. Görüşmeden bir sonuç çıkmaması halinde Kıbrıs Türkü’nün ne olacağı artık bilinmelidir.
Gerek Rum kesimi, gerek AB gerekse BM, Kıbrıslı Türklerini artık saçma sapan tezlerle oyalayamayacaklarını bilecekler. Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi ile siyasi eşitliğin kırmızı çizgimiz olduğunu kabul ederek o masaya gelecekler. Gelmeyeceklerse de artık biz kendi içimizi düzeltme yolunda radikal kararlar alacağız ve ülkemizi daha yaşanabilir bir ülke haline getireceğiz. Gördük ki bunu artık yapmak zorundayız.