Cilt tüm vücudumuzu örten bedenimizdeki en büyük organdır. Yaşımızı ve sağlık durumumuzu yansıtır. Dış görünüş içsel sağlığın bir barometresidir. Güçlü ve canlı göründüğümüzde, ruhen ve bedenen de öyle hissederiz. Banyoda aynanın karşısında geçirdiğimiz zaman kadar mutfakta yaptıklarımız da önemlidir. Cildiniz yaşam tarzınızı yansıtır ve her gün yediğiniz besinler nasıl göründüğünüzü etkiler.
İnsan vücudunun önemli bir parçasını oluşturan cildimizin toplam ağırlığı yağ tabakası dâhil edilmeden 3,5 kg kadardır. Bu yağ tabakası dâhil edildiğinde ise yaklaşık 9 kg ağırlığına gelmektedir. İnsan vücudunun ağırlığının %12-16’sını derisi oluşturmaktadır. Cildimiz birçok hayati fonksiyona sahiptir, birincil nedeni ise vücudumuzun iç sistemini dış dünyaya karşı korumasıdır ayrıca Melanin üreterek bizi güneşin zarar verici UVA-UVB ışınlarından korur, siyahi insanlarda doğal olarak %13 bizde %3, güneşe karşı vücudumuzun kendini koruma mekanizması vardır. Cildimizin en önemli fonksiyonlarından bir tanesi ise bir bariyer ve kalkan görevi görmesidir. Vücudumuza su girişini ve çıkışını kontrol ediyor ve vücutta sıvı kaybını önlemektedir. Vücut ısımızı regüle eder ve cildimiz bağışıklık sistemimizin önemli bir parçasıdır. Yabancı patojen bakterilerin (enfeksiyöz patojenlerin) girişini engeller ayrıca cildimizin üstünde bulunan kendine ait has mikrobiyotası dışdan gelecek olan yabancı maddelere karşı bizi korur bunu ciltteki bakteriler cildimizin pH değerini dört-beş arasında daha asitik bir ortam yaratarak yapmaktadir. Ciltteki mikrobiyotanın cilt içinde bulunan bağışıklık sistemimizin önemli bir parçası olan T hücrelerini aktif ederek bağışıklık sistemimizin destekler. En önemli vitamin ve pro-hormon olan D vitamini üretimi sağlar ve böylelikle birçok hastalığı önler. Bunlar; otoimmün hastalıklar, osteoporoz, kanser, kalp hastalığı, obezite ve nörolojik hastalıklar altında grublandırabiliriz. Cildimiz sadece güzellik ve fiziksel çekiciliği yansıtmamaktadır Vücudumuzun ve cildimizin yaşlanmasını engellemek için iki ayrı önemli faktör bulunmaktadır.
Bunlar; Kronolojik Yaşlanma Ve Biyolojik Yaşlanma olarak ikiye ayrılıyor.
Aslında biri sadece sayılar bazında ilerlerken (kronolojik), bir diğeri ise yaşımızın ilerlemesi ile birlikte vücudumuzdaki hücrelerin sağlıklı bir şekilde fonksiyon göstermemesi sonucu sistemin ve biyolojik saatimizin bozulup kronik hastalıklara yakalanma potansiyelimizi arttırmaktan ibaret, yaşlanma aslında kronik bir hastalıktır yani biz aslında uzun bir ömür dilemek yerine sağlıklı, dinç ve dingin bir ömür dilemeyi tercih etmeliyiz. Yani biz hücresel yaşlanmayı engellemek istiyorsak, hücrelerin ürettiği enerjiyi ve içlerinde bulunan mitokondrileri sağlıklı tutmalıyız.
Peki, mitokondri nasıl sağlıklı tutulur?
Mitokondri MİTAFAJİ ile sağlıklı tutulur. Mitafaji hücrenin kendi içerisinde eskiyen ve bozulan mitokondrilerin onarılması veya yok edilmesi ile oluşan bir sistemdir. Aslında vücut kendi kendini yeniliyor diyebiliriz ve bu sistemin bir diğer parçası otofaji (autophagy) vücutta bozulan veya yanlış katlanan proteinleri yiyor, atıkların ve bozuk hücrelerin birikmesini önlüyor bu sistem tam işlemediği zaman nörodejeneratif ve kanser hastalıklarına yol açabiliyor. Mitofajiyi aktif eden belli başlı besinler bulunmaktadır.
Otofaji
İşte otofajiyi simüle etmeye yardımcı olacak biohack’lerden bazı besinler. Kahve, Yeşil Çay, Bergamut Çayı ve Seylan Çayı. Zencefil, sarımsak, nar, mürver, mantar, zerdeçal, resveratrol ve mct yağı Hindistan cevizi mümkün oldukça yemek tariflerine ve içeceklere eklemeye özen gösteriniz.
Aralıklı Orucun Yaşlanmaya karşı mekanizması ise;
Belirli saatler vücudumuz aç kaldığında yaşlanmanızı engelleyecek bir takım metabolic mekanizmada değişim meydana gelmektedir. Bunlar; insülin direncini kırma, kan şekeri rengülasyonu sağlanır, inflamasyon azalır, otofaji artar, metabolizmamız daha düzenli çalışmaya başlar, uyku kalitesi artar, yemek yeme bağımlılığımız azalır. Aralıklı Oruç saatlerinizi uzun süreler yerine daha sağlıklı ve gerçekleştirilebilir saatler uzantısında uygulamalıyız. Örneğin: 1. Hafta 12 saat ile başlayıp, 2. Hafta 13 saat, 3. Hafta ise 14 saate vücudunuzu alıştırarak oruç saatine çıkmalıyız.
Yeni senenin sizlere mutluluk ve sağlık getirmesini dilerim.