“Baflıyız, Limasolluyuz Demiyoruz Girneliyiz Diyoruz”
Girne’nin tarihine tanıklık eden ve şehrin sevilen simalarından biri olan Halil Anıldı ile hayat hikâyesi ve Girne’nin yıllar içindeki değişimi üzerine sohbet ettik. Girneli Yaşayan Hafızalar, Halil Anıldı’yı konuk ediyor.
Özel Haber: Zerrin Yapıcıoğulları
Girne’nin tarihine tanıklık eden ve şehrin sevilen simalarından biri olan Halil Anıldı ile hayat hikâyesi ve Girne’nin yıllar içindeki değişimi üzerine sohbet ettik. Girneli Yaşayan Hafızalar, Halil Anıldı’yı konuk ediyor.
Halil Anıldı, 14 Nisan 1954’te Limasol’a bağlı Mutluyaka köyünde doğdu. 1954- 1974 tarihleri arasında Güney Kıbrıs’ta yaşayan Anıldı, 1974’ten bu yana Girne’de hayatını sürdürüyor.
Kendisine nereli olduğu sorulduğunda, “Baflıyız, Limasolluyuz demiyoruz. Girneliyiz diyoruz” diyen Anıldı, kendini Girneli olarak tanımlamaktan gurur duyuyor.
Limasol’da geçen ortaokul ve lise yıllarını 19 Mayıs Lisesi’nde tamamlayan Anıldı, o yıllarda Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) tarafından getirilen, “erkeklerin yurtdışına çıkabilmesi için askerliğini yapmış olma şartı” nedeniyle yüksek tahsil hayallerine veda etti; eğitimine ara vermek zorunda kaldı.
1972’de askere girdi ve Barış Harekâtı sırasında aktif olarak görev aldı. Bu dönemde savaşın acı yüzünü bizzat yaşadı. Savaşın ardından göçmenlik hayatı başladı ve yükseköğrenimden vazgeçerek Hemşirelik Okulu’na yöneldi.
Böylece hemşirelik mesleğine adım atan Anıldı, Girne Akçiçek Hastanesi’nde uzun yıllar ameliyathane hemşiresi olarak çalıştı.
Hayali, öğretmen ya da köşe yazarı olmaktı. Ancak şartlar hemşireliği gerektirdi. Bu mesleği zamanla çok sevdiğini ve meslek hayatında başarılı olduğuna inandığını belirten Anıldı, insanların yaralarını sarmaktan ve acılarını dindirmekten mutluluk duyduğunu ifade ediyor.
Okumayı ve yazı yazmayı çok seven Anıldı, yerel gazetelerde zaman zaman da yazılar yazıyor.
Girne’ye ilk geldiklerinde şehrin sessiz ve sakin olduğunu, büyük marketler yerine küçük bakkalların bulunduğunu anlatan Anıldı, o zamanların popüler mekânlarından biri olan Dolimani’yi özlemle anıyor.
Girne Limanı’nın cıvıl cıvıl olduğunu, insanların birbirini tanıdığını ve yüzlerin daha çok güldüğünü özlemle anlatan Anıldı, günümüzde şehirdeki değişimden dolayı tanıdık yüzlere rastlamanın zorlaştığını söylüyor.
Erken yaşta evlenen Anıldı, askerlik döneminde evlendi. İki evlilik yapan Anıldı’nın ilk evliliğinden iki oğlu, ikinci evliliğinden bir oğlu ve bir kızı var.
Anıldı, oğullarından birini bir bayram sabahı, askerden izne çıktığı sırada acı bir trafik kazasında kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşadı.
Sağlık sektöründe çalışanların şanssızlıklarla karşılaşma ihtimalinin yüksek olduğunu belirten Anıldı, oğlunun kaza geçirdiği gün acil serviste görevde olduğunu ve oğlunu o şekilde acil servise getirdiklerinde mesleğine devam edemediğini söylüyor.
“BU ÜLKE BANA YABANCI GİBİ GELİYOR”
Anıldı, Girne’nin yıllar içinde nasıl değiştiğini ve bu değişimin getirdiği duyguları şu sözlerle ifade ediyor:
“Bazen Liman’a indiğim zaman ya da Girne sokaklarında yürüdüğüm zaman, eski güzel insanları seyrederken şimdi bakıyorum da kimseyi tanımıyorum. Diyorum ki Girne’de miyim? Yoksa başka bir yerde miyim? Bu ülke bana yabancı gibi geliyor. Tanıdık bir insan görmek çok zor.”
Girne’nin geçmişte sahip olduğu komşuluk, arkadaşlık ve dayanışma gibi değerlerin zamanla kaybolduğuna dikkat çeken Anıldı, “Eskiden komşuluk vardı, arkadaşlık vardı, dostluk vardı, dayanışma vardı, yardımlaşma vardı ve en önemlisi vefa vardı. Şimdi bunların hiçbiri yok. Komşunu bile tanımıyorsun. Bu güzelliklerimizi yıllar içerisinde bir bir kaybettik” diyor.
Eski zamanları özlemle anarken, insanların birbirine olan güven ve saygısının ne kadar önemli olduğunu ise şu sözlerle vurguluyor:
“İnsanların eskiden sözü senetti. İnsanlar arasında güven vardı, dostluk vardı. Şöyle bir şey söylemek isterim: dost dost gibi; akraba akraba gibi; komşu komşu gibiydi…
Eskiden birbirimize güvenimiz, tahammülümüz, sabrımız, sevgimiz, hoşgörümüz vardı.
Evet, yokluk vardı, yoksulluk vardı ama mutluyduk. Yokluk veya yoksulluk umurumuzda değildi sanki. Bunun için isyan etmezdik. Komşuyla her şeyimizi paylaşırdık. Paylaştıkça da o paylaşılanlar bereketliydi. Kimse birbirinden bir şey esirgemezdi. Kırgınlık, dargınlık olurdu ama kısa sürerdi küslüklerimiz. Husumete dönüşmezdi…
Küçüklerin büyüklere hürmeti, büyüklerin küçüklere sevgisi vardı. Bizim zamanımızda kin, nefret, iftira yoktu. Gönüllerimizde böyle kötülükler uğramazdı. Dostun, arkadaşın, ailen kadar değerliydi. Yanında olsa da olmasa da korunur ve kollanırdı. İlişkiler ömürlüktü.”
Son olarak, sağlam temeller üzerine kurulan ilişkilerin günümüzde nasıl zayıfladığını anlatan Anıldı “Eskiden düşmanlar bile yiğitti. Kurulan yuvalar çok sağlamdı. En ağır şartlardan dahi etkilenip yıkılmazdı” diyor.
Anıldı, gençlere işlerini ve eşlerini iyi seçmeleri konusunda tavsiyelerde bulunarak, seçecekleri kişiyle ömür boyu birlikte olmaları gerektiğini vurguluyor…