GündemKıbrısManşetÖzel Haber

Beyaz Perdeye Gönül Vermiş Başarılı Bir İsim Ömer Evre

Özel Haber: Hazal Eren

Başarısı ülke sınırlarının dışına taşmış beyaz perdeye gönül vermiş başarılı bir isim Ömer Evre. Tutkularının peşinden giderek başarıya ulaşmanın mümkün olabileceğini ıspatlayan bir isim. Girneli gazetesi Mart ayı sayımızda ünlü yapımcı ve yönetmen Ömer Evre ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdi. Yönetmenlik ve yapımcılığa olan tutkusunu her fırsatta dile getiren Evre, hayallerinde oyunculuk olan gençlere de çok değerli tavsiyelerde bulundu.

1-Öncelikle bize kendinizden bahsedebilir misiniz? Ömer Evre kimdir?

Kıbrıs doğumluyum. Yakın Doğu Üniversitesi mezunuyum. New York Film Academy’de eğitim aldım. Şu an Doğu Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü’nde eğitim vermekteyim. Bunun yanı sıra Kıbrıs’ta Türkiye’nin değerli ve usta sanatçılarından Ayla Algan, Şebnem Özinal ve Yosi Mizrahi ile OE Prodüksiuon bünyesinde oyunculuk eğitimi vermekteyiz.

2 – Türkiye’ye farklı bir bölümde eğitim almak için gittiniz. Ancak eğitiminizi farklı bir bölümde tamamladınız. Sizi farklı bir yola götüren ne oldu? Yönetmenliğe ilk adımınız nasıl oldu?

Aslında benim sinema ve televizyonculuğa olan ilgim çok eskilere dayanıyor. 1990’lı yıllarda hatırlarsınız Kara Melek isimli bir dizi vardı. Sanem Çelik o dizide başroldeydi. Onu çok beğeniyordum ve tanışmayı çok istiyordum. Bu nasıl olabilir diye düşünürken, ancak yönetmen veya oyuncu olursam bu gerçekleşebilir dedim ve lise bitince soluğu hemen İstanbul’da aldım. Böylece o dönem Aliye dizisinde oynayan Ayla Algan’nın yanında oyunculuk eğitimine başladım. Bu arada sette Sanem Çelik ile de tanıştım. Fakat sete gidince ve oyunculuk eğitimi aldıktan sonra kamera arkası beni daha çok cezbetti ve eğitimime Radyo Televizyon ve Sinema bölümünde devam ettim. Kendimi geliştirmek için Aşk-ı Memnu, Fatmagül’ün Suçu Ne?, Lale Devri gibi dizilerin montaj stüdyolarında ve setlerde çalıştım. Üniversitede okuduğum dönemde ise deneyimlerimden dolayı 2010 yılında Kıbrıs’ta kendi yerli dizilerimi çekmeye başlamıştım. Aşka Veda , Şah Mat, Aşkın Utancı , Hayatım Yalan hepsi Kıbrıs Genç TV ekranlarında yayınlandı. Daha sonrasında bir dönem New York Film Acadmy’de eğitim aldım. Hatta Amerika’da New York Film Academy de eğitim almamı kendimi geliştirmemi sağlayan  kişide Kıvanç Tatlıtuğ’dur. Tekrar Kıbrıs’a döndüğüm zaman ise artı sinema filmi çekmeye başlamıştım.

3- “Uyarsa Beklerik”, “Zehir”, “Savaşın İki Yüzü” gibi başarılı projelere imza attınız. Bu projelerde hikaye ve yapımcılık genel olarak size ait. Projelerdeki başarıyı, halk tarafından beğenilmesini nasıl buluyorsunuz?

Uyarsa Beklerik filmi benim ilk yönetmeliğini yaptığım sinema filmimdir ve bende yeri ayrıdır. Onun yapımcısı Meserya Kültür Sanat Derneğiydi zaten Düğün isimli bir tiyatro oyunundan sinema filmi senaryosuna çevirmiştik. 1900’lü yıllarında kıbrıs kültürünü bir aşk hikayesi üzerinden anlatan güzel bir filmdi Uyarsa Beklerik. Diğer filmlerimde ise yapımcı ve yönetmeni kendim oldum. Zehir, Angonimin Mürveti ve Savaşın İki Yüzü. Tabi Savaşın İki Yüzü filmini diğer filmlerimden ayrı tutuyorum çünkü yaptığım ilk profosyonel ekiple çalışıp yaptığım bir işti. Daha sonrasında Savaşın İki yüzü zaten Türkiye’nin ulusal kanalı olan Fox TV’de yayınlamıştı. Hatta Savaşın İki Yüzü Kıbrıs’ta üretilen bir filmin Türkiye’ye ulusal kanala satışı sağlanan ilk filmdir. Ve bana bir çok ödülü beraberinde getirmiştir.

4- Sizden genelde dönem filmleri izliyoruz. Diğer yapımlara kıyasla dönem filmlerinin zorlukları hakkında neler söylersiniz?

Dönem filmi çekmek günümüz hikayesi çekmekten çok daha zor ve maliyetlidir çünkü günümüzde çekiyoruz fakat geçmişte yaşanan bir dönemi seyirciye aktarıyoruz ve en önemlisi inandırmaya çalışıyoruz. İnandırıken de kostümü olsun mekan olsun,  saç-makyaj olsun hepsi için ekstra para harcanıyor. Zaten KKTC’de film çekmek çok zor çünkü şartlar gelişmemiş, herhangi bir sinema fonu yok yararlanabileceğiniz. Devletin sposor olacak kişilere sağladığı vergiden düşme yasası yok mesela bu yüzden sponsor bulmakta zorlanıyoruz. Sektör gelişmiş değil kamera, ışık, ses sistemi kiralayacak yer bulamıyorsunuz.

5- Filmlerinizde yer alacak oyuncuları seçerken nelere dikkat edersiniz?

Oyuncaları seçerken dikkat ettiğim en önemli husus yazdığım ve yazılan karakterle seçtiğim kişinin seyirciyi inandırabilecek donanımda olmasıdır. Yani veridğim rolü seçtiğim oyuncu seyirciye yansıtabilecek onu inandırabilecekse benim için tamamdır. Çünkü bazen en iyi oyuncu bile yanlış oynadığı yani kendine uymadığı bir karakteri canlandırdığı zaman tam olarak yansıtamayabilir.

6-Filmlerinizin hepsinde gözle görülür bir emek ve detay var. İzleyenler hem kendilerinden hem de geçmişten birçok unsurla karşılaşabiliyor. Bunun dışında filmlerinizi diğer filmlerden farklı kılan unsurlar nelerdir?

Çok fazla gözlem yapıyorum herkes karşısındaki kişiyle ilgilenirken konuşurken ben etrafı veya kişileri hayatları incelerim ve bana yansıttıklarını filmlerime karakter olarak aktarırım. Mesela bir kişinin ilk buluşma anında verdiği tepki  veya düzenlenen bir doğum günü süprizi benim için önemlidir. Onları inceyip filmlerime yansıtıyorum bu da seyricilerin filmlerimde gerçek hayatları görmesini mümküm kılıyor ve hikayelerime daha çok inanıyor, seviyorlar. Anlayacağınız bunun için ekstra bir çaba sarfetmiyorum ben sadce işimi yapıyorum seyirci de takdir ediyor.

7- Filmin yapım aşamasında veya çekimlerde karşılaştığınız zorluklar nelerdir? Sette yaşadığınız ilginç olaylar varsa bizimle paylaşır mısınız?

Daha önce de söylediğim gibi KKTC’de film yapmak başlı başına çok zor çünkü böyle bir sektör oluşmamış henüz. Mesela biz Savaşın İki Yüzü’nü çekerken tüm alet edevat ve çalışanlanlarımızı Türkiye’den getirdik. O dönem ATV’de Hercai dizisini çeken ekip yaz tatilindede bizim işi çekip döndü mesela. Sadece ekip değil kamera kialadık, ışık vs…  en önemlisi konaklama ve yeme içme, bu kadar kişiye sağlamak çok zordu. Yani açıkçası sette yaşadığım olayları anlatmaya kalksam ayrı film olur ama en önemlisi düşünün ne haldeyiz film çekerken Sami Hamidi Savaşın İki Yüzü filminin yapım ortağıydı, o dönem kendisini ekip dolu olduğu için hava alanına Türkiye’den gelecek olan oyuncu Meriç Başaran hanımı karşılamasını söyledim, Sami gitti kadını aldı, otele yerleştirdi “bir ihitiyacınız var mı?” diye sordu kadın “hadi çocuğum hadi sen işine bak” dedi mesela çünkü Sami yapımcı ve oyuncu gibi durmuyordu, hepimiz her işe koştuk , emek sarfettik. Hastane yandı, ekip ile 40 haramiler gibiydik çünkü.

8- “Savaşın İki Yüzü” Türkiye kanallarında da gösterimi yapılmış ve beğenilmiş bir film. Bu başarılı yapımdan sonra hedefleriniz arasında neler var?

Yeni bir proje üzerinde çalışıyoruz şu an yine dönem işi “Kirlenmiş Kadınlar” isimli 1974’den günümüze uzanan güçlü kadınların hikayesi anlatılacak. Tabi bunun yanında yerli yapımlarda üretip Kıbrıs’taki kamera arkasındaki ve oyuncu arkadaşlarımıza yardımcı olmak adına filmler üreteceğiz.

9- Sizin yolunuzdan yürümek isteyen veya oyuncu olmak isteyen gençler için önerileriniz nelerdir?

Eskiden Kıbrıs’tan Türkiye’ye oyuncu olmak için giden ve orada konaklama, yeme içme vs. gibi büyük harcamalar yaparak eğitim alan Kıbrıslı arkadaşlarımız vardı. Artık biz Türkiye’den gelen usta isimlerle burada Tükiye’deki eğitim sistemini burda uyguluyoruz ve bizden OE Produksiyon’dan Ayla Algan, Şebnem Özinal ve Yosi Mizrahi’den oyunculuk eğitimi alarak kendilerini geliştirebilir, hem bizim yerli projelerimizde hem de Türkiye’nin en iyi dizilerinde rahatlıkla  rol alabilirler.

Benzer Haberler

Başa dön tuşu