Serbest piyasa ekonomisinde devletlerin elindeki müdahale enstrümanları sınırlı ve limitlidir.
Buna bağlı olarak siyaseten piyasaya “olumlu” anlamda müdahale etmek isteseniz de ortaya çıkacak sonucu siz değil bizzat piyasa koşulları belirler.
Günün şartlarında ABD’nin bile piyasaya karşı sadece denetleyici ve düzenleyici olduğunu görmezden gelip, KKTC gibi güçsüz bir yapıda ikide bir şunu yapıp piyasayı ucuzlatacağız, şöyle yapıp rekabet yaratacağız şeklinde yapılan açıklamalar ne yazık ki popülizmden öteye gidemez.
KKTC dediğimiz yapının gelirleri giderlerinin altında bunun Türkçesi de devlet olarak da piyasanın sübvanse edilmesi sınırlı hatta bugünlerde imkânsız.
Özetle, ülke olarak hem kullandığımız para biriminden, hem pandeminin dünyadaki etkilerinden hem de içeride ÇOK KÖTÜ yöneltilmekte dolayı çok ciddi enflasyon etkisi altındayız.
Bunun sonucu gelir dağılımında adaletin daha da bozulması olacaktır.
Özellikle dar gelirli vatandaşların bu süreçten daha ciddi etkileneceğini bilmek için ekonomi uzmanı olmaya gerek yok.
Peki, o zaman devlet (hükümet) ne yapmalı?
Cevap çok basit;
Bu saatten sonra piyasanın tümünü ucuzlatacağız gibi sonuç vermeyecek hedeflerle eldeki sınırlı kaynakları tüketmek yerine bu sınırlı kaynakları toplumun dezavantajlı durumunda olan kesimlerine destek yönünde kullanmalı ve kendine hedef olarak da şunu koymalıdır bence;
“KKTC olarak biz gelir ve refah artışını adaletli dağıtmadık ama en azından fakirleşme sürecinde faturayı adaletli ödeyeceğimiz politikalar uygulamalıyız.”
Anlamak istemeyenlere daha da özetleyim;
Küçük esnaf ve özel sektör çalışanına/emeklisine destek planla ey hükümet ve hükümet olma niyeti olan muhalefet.
Bu kez kış fena geliyor.