Günümüzde turizm sektöründe, seyahat eden birçok kişinin ilk tercihi ‘Gastronomi’… Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış Kuzey Kıbrıs, çok geniş bir gastronomi zenginliğine sahip.
Günümüzde füzyon mutfağı gibi alternatif mutfak türlerinin devreye girmesi ile gastronomi turizmi daha da gelişecektir. Gastronomi turizmi ve yerel ürünlerin bu turizm çeşidinde kullanılması geçmişe sahip çıkarken, bu değerlerin geleceğe aktarılması açısından da büyük önem taşımaktadır. Kültürel mirasa ve bu değerli ürünlere sahip çıkma noktasında turizm sektörüne ve paydaşlarına çok önemli görevler düşmektedir.
Dünyada tüm ülkelerin kendine ait kültürel değerleri bulunmaktadır. Bunların mutfak gibi kültür paylaşımı alanlarında en iyi şekilde geçmiş nesillerden, yeni nesillere aktarılması gerekmektedir. Burada devreye gastronomi girerken, bu aşamada eğitim kadar eğitimci de önemlidir. Tecrübeli ve bilgili kişiler kaynak olarak kullanılmalıdır. Okulda eğitim veren eğitmen şeflerle bu kişileri sınırlamak yanlış olur. Köylerde hamur işleri yapan, birbirinden lezzetli yemekler hazırlayan nenelerimiz; geleneksel yöntemlerle fırın kebabı pişiren, meze yapan, turşu hazırlayan dedelerimiz; nesiller boyu aktarılan hellim gibi avrupa patentli gastronomik ürünler hazırlayan kişiler… Bahsettiğim eğitimciler bunlar… Eylül ayında çok sevdiğim ve değer verdiğim Mustafa Şah hocamın konuğu olarak programına davetliydim… Kendisiyle daha önce GAÜ’de eğitim alırken tanışırken, kısa bir süre önce bildiriler hazırlayarak ve GastroShow gibi etkinliklerde beraber olduk. Şu an aynı okulda çalışmakta olduğum ve benzer çalışmalar gerçekleştirdiğim Selim Yeşilpınar hocamda, bana göre gastronomi ve Kıbrıs Mutfağı denince akla gelen en önemli isimlerdendir.
Kıbrıs geleneksel mutfak kültürü, Anadolu mutfağından birçok iz taşısa da yıllarca etkisinde kaldığı, Venedik, Ceneviz, Arap, İtalyan, İngiliz, Rumların geleneklerini de taşıyan fakat kendisine özgü bir çeşit Akdeniz mutfak kültürüne sahiptir. Tarih boyunca Kıbrıslılar, lezzetli yemekler yaratmayı başarmıştır. Kıbrıs insanının karakteristik yapısı, yemeklerin geleneklere göre pişirimi, lezzetleri ve sunumuna yansımıştır. Molohiya, Kıbrıs’ta en sevilen ot yemeklerinden birisidir. Arap kültürüne ait bir yemek olmasına rağmen hazırlanışı, lezzeti ve sunumu ile Kıbrıs geleneklerine hitap etmektedir.
Kıbrıs yemekleri tarihsel ve kültürel değişikliklerin, sosyal yaşamla bir bütün oluşturan kültürel bir mozaiğin yansımasıdır. Mutfağı oluşturan yiyecekler, Akdeniz ve Türk kültürünün özelliklerine sahiptir. Yıl boyu süren 3S Turizmi – Deniz, Kum, Güneş, kendine has iklimi, birçok güzel kumsallara sahip deniz, tarihi ve kültürel zenginlik, tarım, bitki örtüsü, fauna ve flora gibi özellikleri onu tipik bir Akdeniz ülkesi sınıfına koymaktadır. Çünkü Akdenize kıyısı olan ülkelerde bu özellikler görülmektedir.
Yüzyıllardır süren savaşlar ve Anadolu göçleri, Kıbrıs adasındaki mutfak kültüründe farklılıklar yaratmıştır. Bu farklılıklardan etkilenen yeme içme kültürü kendine özgü bir beslenme biçimi yaratmış, zengin meze ve yemek çeşitleri bir ölçüde bundan doğmuştur. Akdenize has benzerlikler gösteren mezeler (Cacık vb.), Türkiye’de üretilen rakı ve Yunan kültürüne ait Uzo gibi içeceklerin yanında servis edilmekedir. Meyhane ve balık restoranları, Rum kesiminde olduğu gibi, Türkiye’nin birçok bölgesiyle benzer özellikler taşımaktadır. KKTC temel lezzetler olarak aşağıdaki yemekleri ile meşhurdur: Kümes hayvanlarından yapılan ‘Magarına Bulli’; Barbun, lokum balığı, sibya, deniz ve kaya levreği, lagos, milekop vb. balıklar ve kalamar, karides vb. ara-sıcaklar temel deniz lezzetleridir. Av hayvanlarından yapılan yemeklere ‘Lalangı, Bıldırcın, Keklik ve bunlardan yapılan ızgaralar’ ve turşuya Bıldırcın yumurtası örnek verilebilir. Yabani otlarla yapılan yemekler, soğuk mezelerden gabbar turşusu vb. luvana ve gömeç ile yapılan çeşitli yemeklere, Zivaniya gibi alkollü içeceklerden, garavolli gibi mezelere ve şeftali kebabına sabaha kadar sayacağım örneklerle çoğaltılabilir.
Turizm aracılığıyla farklı ülkelere ait mutfak kültürleri (gastronomi de turizmin içerisine katılarak geleneksel pişirme yöntemi ve sunum farklılıklarıyla) ülkelerin en önemli ziyaretçi çekme, pazarlama ve tanıtım unsurları olarak kullanılmaktadır. Okullarda ve sektörde gastronomiye verilen önem artırılmalı ve geleneksel mutfak kültürü dünyaya açılacak bir pencere olarak görülmelidir. Ülkemizde göz ardı edilen çok fazla sürdürülebilir turizm çeşidi olduğu da maalesef acı bir gerçektir. Göz ardı edilen gastronomi gibi turizm çeşitleri aslında, gelecek nesiller için ülkemizde ekonomik, sosyal ve kültürel miras niteliğindedir. Bize düşen de bu mirasa sahip çıkıp gelecek nesillere aktarmaktır.