Dışişleri Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya göre AB temsilciliği bir açıklama yaparak AB Komisyonu’nun Hellim tescili konusunda gayri resmi bir çalışma grubu oluşturulduğunu duyurmuştur.
Dışişleri Bakanlığı’nın konu ile yapmış olduğu açıklama şöyle:
AB Komisyonu’nun Hellim tescili konusunda gayri resmi bir çalışma grubu oluşturması hakkında.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nde bulunan AB temsilciliği bir açıklama yaparak AB Komisyonu’nun Hellim tescili konusunda gayri resmi bir çalışma grubu oluşturulduğunu duyurmuştur. AB, sözde gayri resmi çalışma grubunu kurmakla iç meselelerimize müdahale edebileceğini ve grubun Kıbrıs Türk üyelerini kendisi tarafından seçilmesini dahi önerecek kadar ileriye gidebileceğini göstermiştir.
Bakanlığımız, hellim tescil meselesinin tehlikeli bir sürecin içine girme riski taşıdığı yönündeki düşüncesini kamuoyu ile önceden paylaştığını hatırlatmakta fayda görmektedir. 15 Aralık 2021 tarihinde Dışişleri Bakanımız Sayın Tahsin Ertuğruloğlu’nun yaptıkları açıklamalarında, hellim tescil (PDO) sürecinde Rum makamları “yetkili makam” olarak kabul edildiğini ifade ederek, üreticilerimizin hellim üretimlerinin tescile uygunluğunun denetiminin de Rum tarafının belirlediği bir yöntemle yapılacağını dile getirmiş ve gerekli ikazı yapmışlardı.
AB’nin yaklaşımı açıktır; ülkemizin yetkili makamlarını devre dışı bırakmak, üyesi olan Rum tarafı ile bilistişare, Rum tarafının ülkemiz adına karar vermesini sağlamaktadır. Tescile uygunluğun denetimi sırasında doğabilecek ihtilafların GKRY mevzuatı ve mahkemelerinin tanınması ile gayri resmi hellim komisyon çalışma grubu üyelerinin AB tarafından seçilmesi gibi konuların de bu çerçevede görülmesi gerekmektedir. Anılan grubun başkanlarından birinin de Rum Komiseri Stella Kriakides tarafından yönetilen Avrupa Komisyonu Sağlık ve Gıda Güvenliği’nden Sorumlu Komiserliği (DG SANTE) olacağının altının çizilmesinde de fayda görülmektedir.
AB, Kıbrıs Türk halkını kendine muhtaç ve bu nedenle çaresiz olduğuna inanmaktadır. Bu algının bir an önce kırılması için gerekli adımların atılması gerekmektedir.
Bu nedenle, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün kabulünü öngören yeni vizyonunu kuvvetle savunmak ve dış politikayı ilgilendiren konularda bu yeni vizyonu rehber ilke olarak görmeyi sürdürmemiz gerektiği kanaatindeyiz.