Son yıllarda turizm sektörü, hızla gelişen ve sürekli değişim gösteren bir alan haline gelmiştir.
Özellikle geleneksel turizmin yarattığı olumsuz çevresel ve sosyal etkiler, daha sürdürülebilir ve yerel odaklı alternatiflerin doğmasına yol açmıştır.
Bu bağlamda, ‘Yavaş Turizm’ ve ‘Cittaslow’ gibi kavramlar hem turistlerin hem de yerel halkın refahını ön planda tutan yeni turizm modelleri olarak öne çıkmaktadır. Kuzey Kıbrıs, doğal güzellikleri, zengin tarihi, kültürel mirası ve sakin yaşam tarzına sahip bölgeleriyle bu tür turizm modellerinin uygulanabileceği en uygun yerlerden biridir. Hatta iddia edebilirim ki, mevcut turizm modelleri için uygun koşullar sağlandığında, bu modeller geliştirilebilir ve desteklenebilir.
Yavaş turizm, geleneksel kitlesel (mass) turizm anlayışının aksine, seyahatin hızından çok derinliğine ve anlamına odaklanır. Bu yaklaşım, gezginlerin bir yeri yalnızca ziyaret etmekle kalmayıp, o yerin kültürünü, geleneklerini, insanlarını ve doğasını daha yakından tanımasını hedefler. Yavaş turizmin amacı, hızlıca geçip gitmek yerine, ziyaret edilen destinasyonda geçirilen zamanı daha verimli ve anlamlı kılmaktır. Bu anlayış, yerel ekonomiyi desteklerken çevresel ve kültürel sürdürülebilirliği de teşvik eder.
Yavaş turizmin temel ilkeleri arasında, yerel kültüre dair (geleneksel mutfak, el sanatları vb.) daha fazla bilgi edinme, sürdürülebilir ulaşım (yürüyüş yolları, bisiklet yolları, toplu taşıma gibi çevre dostu yöntemler), doğal alanlara saygı ve uyum, çevresel etkilerin minimize edilmesi ve günlük hayatın hızından uzaklaşarak daha sakin ve huzurlu bir tatil deneyimi yer almaktadır.
Cittaslow Hareketi (cittaslow.org), 1999 yılında İtalya’da doğmuştur. Kuzey Kıbrıs, bu kuruluşa üye bir ülke olarak büyük bir potansiyele sahiptir. Bu bağlamda, alanında uzman kişilerin daha aktif roller üstlenmesi gerekmektedir. Cittaslow hareketiyle ilk kez Hasan Karlıtaş hocamın rehberlik eğitimindeki sunumunda tanıştım. Otuzdan fazla ülke ve yaklaşık üç yüz kentin üyesi olduğu bu hareket, sosyal medya platformlarında üye ülkelerin etkinliklerini düzenli olarak paylaşmakta ve turizm ajandası oluşturmaktadır. Lefke, Tatlısu, Geçitkale, Mağusa yakınlarındaki Yeniboğaziçi ve Karpaz bölgesinde yer alan Mehmetçik kentleri, Cittaslow’un resmi üyeleridir (visitncy.com). Bu şehirler, yerel kültürlerini temsil etmekte ve yıl boyunca ‘Sakin Şehir’ yaşam tarzını yansıtan çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır.
Yazının başında dile getirdiğim konuya dönersek, bu turizm modeline turizm paydaşları tarafından hak ettiği değer verilirse ve sahip çıkılırsa, mevcut durumda alternatif ve uygulanmaya hazır olan bu turizm modeli hız kazanacaktır. Girne Belediyesi Turizm Komitesi başkanı ve bir meclis üyesi olarak, büyük otellerin (özellikle kumarhanelere sahip olanların) ve birçok kurumun sosyal sorumluluk projelerine katılım gösterme, hatta bu projeleri üstlenme eğiliminde olduklarını biliyorum.
Engelsiz bireyler ve kanser gibi hastalıklarla mücadele eden kişiler için düzenlenen yardım etkinlikleri, ağaç dikimi ve çevre temizliği gibi organizasyonlar ile sokak hayvanları ve deniz kaplumbağalarını korumaya yönelik projelerde bu kurumların aktif rol oynadığı gözlemlenmektedir. Ayrıca, kan bağışı gibi sosyal sorumluluk projelerinde de genellikle önde gelen yatırımcı kurumlar yer almaktadır.
Yavaş turizm ve Cittaslow gibi yaklaşımlar, geleneksel turizmin olumsuz etkilerinden uzak, daha anlamlı, sürdürülebilir ve yerel ekonomiyi destekleyen bir turizm modelini benimsemektedir. Kuzey Kıbrıs, doğal güzellikleri ve kültürel mirasıyla bu turizm anlayışı için ideal bir destinasyondur. Yavaş turizm, yalnızca turistlerin değil, aynı zamanda yerel halkın yaşam kalitesini artıran, çevreyi koruyan ve kültürel mirası yaşatan bir yaklaşım sunmaktadır. Bu nedenle, Kuzey Kıbrıs’ta sürdürülebilir turizmin yaygınlaştırılması, bölge için önemli bir fırsat olabilir.
Bununla birlikte, eğlence turizmi mevcut haliyle devam edebilir ve bu iki model birbirini tamamlayarak besleyebilir. Ekonomiye sonradan dahil olmasına rağmen, turizm sektörünün günümüzde sistemin kalbi haline geldiği açıktır. Turizm acentelerinden, kumarhaneli beş yıldızlı otellere; seyahat, konaklama, yeme-içme ve eğlence sektörlerine kadar tüm turizm paydaşlarının yanı sıra devlet kurumları da bu sürece katkı sağlamalı ve alternatif turizm modellerini desteklemelidir.
Ancak, ekonomideki dengesizlik, savaşlar, pandemiler gibi küresel belirsizlikler, sürekli artan fiyatlar ve ulaşım alanındaki tekel sistemi, turizm sektörü için ciddi riskler oluşturmaktadır. Bu nedenle, turizmin sürdürülebilirliğini sağlamak için farklı turizm modellerine yönelmek ve sektörü çeşitlendirmek kaçınılmazdır.