Aslında KKTC’ de spor nereye götürülmek isteniyor diye bir başlık atmalıydım.
Tüm dünya ülkelerine bakacak olursak sporun bu kadar çok kabuk değiştirdiği başka bir ülkeyle karşılaşamayız. Bunun yanında Türkiye’de de sporun örgütlenmeye başlandığı 1903 yılından günümüze kadar geçirdiği tereddütlü gelişim hemen göze çarpmaktadır. 1903-1922 yılları arasında birbirine benzer özellikler taşıyan fakat farklı isimlerde birçok teşkilat kuruldu. Federatif yapı arz eden bu teşkilatların tamamı futbol kulüplerinin oluşturduğu örgütlerdir. 1922-1936’ da Türkiye’nin ilk biçimsel spor yönetiminin uygulandığı bir teşkilat olan TİCİ (Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı) kurulmuştur. Özerk bir yapı olan TİCİ mali açıdan devlete bağlılığın ortaya çıkardığı problemlere sporda gereken otoriteyi sağlayamayışı da eklenince birliğin idari ve siyasi özerkliği çıkmaza girmiş, böylece TİCİ yerine 1936-1938 yarı devlet yapısı olan TSK (Türk Spor Kurumu) kurulmuştur. Türkiye’nin savaşa girme riskinin bulunduğu, savaşacak gençlik yetiştirmeye ihtiyaç duyduğu yıllarda sporda otorite ve disiplin kurma hususuna sınırlı bir merkezcilikle cevap veren TSK’nın yerine tam bir devlet otoritesi olan Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü 3530 sayılı Kanunla kurulmuştur. Daha sonra sporun devlet eliyle yürütülmesi gerektiği düşüncesi hâkim olmuş ve 1938-1986, 3530 sayılı kanunla Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Kanunun gerekçesinde ise daha önceki tecrübeler ve çeşitli Avrupa ülkelerindeki gelişmelerin, sporun milli eğitim ve sağlık gibi kamu hizmeti olarak devletçe düzenlenip, yürütülmesi gereğinin ortaya çıkışı öne sürülmüştür. 3530 sayılı kanun yerine değişen ve gelişen şartlara uyum sağlamak üzere 3289 sayılı Kanunla GSGM (Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü) kurulmuştur. 2011 yılında ise 638 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Gençlik ve Spor Bakanlığı Kurulmuştur.
Adı geçen teşkilatın kurulduğu yıl olan 1938’den itibaren farklı üst kuruluşlara bağlanarak günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. İlk kurulduğu yıl olan 1938’de Başbakanlığa, 1942’de Milli Eğitim Bakanlığı’na, 1960’da tekrar Başbakanlığa, 1970’de yeni kurulan Gençlik ve Spor Bakanlığı’na, 1983’de Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı’na ve daha sonra 1990 yılında spordan sorumlu bir Devlet Bakanlığı vasıtasıyla tekrar Başbakanlığa bağlanmıştır. 2011 yılından ise Gençlik ve Spor Bakanlığı çatısı altında Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nün 3289 sayılı kanunda yer alan “Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü” ibaresi Spor Genel Müdürlüğü olarak değiştirilmiştir. 10.07.2018 tarihli 1 nolu Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde “Spor Genel Müdürlüğü” olan adı “Spor Hizmetleri Genel Müdürlüğü” olarak değiştirilmiştir.
Dönelim ülkemize, KKTC’de sporun 1969’da Kıbrıs Türk Spor Dairesi Örgütü kurulmuştur. 1971 yılında Gençlik Spor ve Kültür Dairesi oluşturulmuş ve daha sonra 8/78 sayılı yasa ile Gençlik ve Spor faaliyetleri 1978 yılında Eğitim Kültür ve Gençlik Bakanlığına, 1984 yılında Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığına, 1986’da Gençlik Spor ve Çalışma Bakanlığına, 1990 yılında Gençlik ve Spor Bakanlığına, 1994’de Gençlik Spor ve Çevre Bakanlığına, 1996’da Milli Eğitim Kültür Gençlik ve Spor Bakanlığına, 1998 yılında Gençlik ve Spor Bakanlığına, 2001 yılında Çalışma Sosyal Güvenlik Gençlik ve Spor Bakanlığın, 2004’de Gençlik ve Spor Bakanlığı’na 2006’da Başbakanlığa, 2009’da Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı’na 2013’de Başbakan Yardımcılığı Ekonomi Turizm Kültür ve Spor Bakanlığı’na 2014’de ise tekrardan Başbakanlığa bağlanmıştır. Şimdi ise 2020 Aralık ayında Ekonomi Bakanlığına bağlanmıştır. Teşkilatın bağlandığı otorite açısından geçirdiği tereddütlü gelişim hemen göze çarpmaktadır. Acaba bu tereddütlü gelişimin bir sebebi var mıdır?
Dönelim Anavatan Türkiye’ye, geçirdiği tereddütlü gelişimin yanıtları;
Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü’nün farklı üst kuruluşlara bağlanmasının gerekçeleri aşağıdaki şekilde izah edilebilir:
Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü’nün herhangi bir bakanlığa veya kurulacak bir icracı bakanlığa bağlanması hiyerarşik yetki kullanılmasında sorunlar çıkarabilirdi. Zira eş düzey bakanlıkların birinin diğerine yaptırım uygulaması söz konusu olmamaktadır. Hâlbuki spor birçok bakanlığı birden ilgilendiren bir husustur. Bu sebepledir ki Beden Terbiyesi teşkilatının 1938’de, hem bakanlıklar arasında koordinasyonu sağlayacak, hem de bakanlıklar üzerinde yaptırım gücüne sahip bir makam olan Başbakanlık makamına bağlanması düşünülmüştür.
Başbakanlık 3530 sayılı Beden Terbiyesi Kanunu’nda öngörülen teşkilatlanmayı gerçekleştirmekte başarısız olmuştur. Hâlbuki Beden Terbiyesi Kanunu’nun 4. maddesiyle getirilen beden eğitimi ve spor yapma zorunluluğu aynı Yasa’da öngörülen teşkilatlanmanın gerçekleştirilebilmesi ile mümkün olabilirdi. Teşkilatlanma eksikliğinden kaynaklanan bu başarısızlık, daha etkili olabilecek bazı hazır teşkilatlardan yararlanma arayışına sebebiyet verdi. İşte bu arayışlar, ilçe, bucak ve köylere kadar inen teşkilatının bulunması sebebiyle Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğünün 1942’de Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanması sonucunu doğurdu.
1959 yılına kadar da futbol mahalli lig kapsamında idi. Ancak 1959 yılında deplasmanlı hale gelmiştir. Dolayısıyla spor, Milli Eğitim Bakanlığı’nın gücünü aşmıştır. Ayrıca spor, okullara ve öğrenciye ancak yetişebilen Milli Eğitim Bakanlığı’nın denetleyemeyeceği bir kitleselliğe ulaşmıştır. İşte, Milli Eğitim Bakanlığı’nın spora ilişkin olarak meydana gelen dezavantajları sebebiyle 1960’da Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü yeniden Başbakanlığa bağlanmıştır.
1967 – 1968 sezonunda futbolda Türkiye 3. ligi kurulmuştur. Buna bağlı olarak da spor yapısı iyiden iyiye karışmıştır. Bu karışıklık spor alanında icracı bir bakanlığın kurulması gereğini düşündürmüş ve 1969 yılında Gençlik ve Spor Bakanlığı kurulmuştur. Spor yanında gençlik hizmetlerine de önem verecek “Gençlik Sorunları, Gençlik Hizmetleri, Okul içi Beden Eğitimi ve Spor adında üç genel müdürlük kurulmuştur. Ancak görevleri itibariyle bunlar daire başkanlığı seviyesinde kalmışlardır. 1970 yılında BTGM bu Bakanlığa bağlanmıştır.
Yürürlükteki 1982 Anayasasında, spor hizmetlerinin sağlık hizmetlerinin bir parçası olarak yayılması gibi sebeple de sporun geliştirilmesi görevinin devletçe ele alınması gerekçe gösterilerek, “Devlet her yaştaki Türk vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri alır. Sporun kitlelere yayılmasını teşvik eder ve başarılı sporcuları korur” (m. 59) hükmü yer almaktadır. Şüphesiz böyle maddelerin Anayasa’da yer alması sosyal devlet anlayışına uygundur. Ancak bu husus devlet organlarınca özel sektörün ve gönüllü kuruluşların çabalarını törpüleyici değil, teşvik edici bir yapılanmayı ve idareyi gerektirmektedir.
Nitekim 1983’de sporun nasıl yönetildiği konusundaki tereddütlerin olduğu yıllardaki gibi Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı 179 Sayılı KHK (Kanun Hükmünde Kararname) ile birleştirilecek Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı kuruldu ve Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü bu Bakanlığa bağlandı.
1989 yılında Beden Terbiyesi ve Spor Genel Müdürlüğü 356 Sayılı KHK’yle Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı’ndan ayrılarak üçüncü defa tekrar Başbakanlığa bağlandı. 3530 sayılı kanun yerine değişen ve gelişen şartlara uyum sağlamak suretiyle 3289 sayılı kanunla GSGM (Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü) kurulmuştur. 2011 yılında ise Karar Hükmünde Kararname ile Gençlik ve Spor Bakanlığı kurulmuştur. 10.07.2018 tarihli 1 nolu Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde “Spor Genel Müdürlüğü” olan adı “Spor Hizmetleri Genel Müdürlüğü” olarak değiştirilmiştir.
Yine KKTC’ye bakalım bu tereddütlü gelişimin bir cevabı var mı? Araştırdım fakat bulamadım. Bulduğum tek şey siyasi çıkarlar uğruna gençlik ve sporun kullanıldığıdır. Bu güzelim ülkeyi yönetenlere şimdi soruyorum sizin verebileceğiniz cevaplar var mı?
Mustafa Kemal Atatürk 19 Mayıs 1919’da Anavatan’ımızı düşmanlardan kurtarmak için Samsun’a çıktığı o tarihi günü, Gençlik ve Spor Bayramı olarak ilan etmiştir. Bu Mustafa Kemal Atatürk’ün gençlere ve spora ne kadar önem verdiğinin bir göstergesidir.
KKTC halkı Atatürkçü, ileriyi gören, çağdaş bir toplum olarak görülüyor. Ulu Önder Atatürk’ün bu kadar değer verdiği, bir ülkenin adeta gelişmişliğin bir simgesi olarak ortaya çıkan gençlik ve sporun siyasi çıkarlar doğrultusunda kullanılmasını sizler doğru buluyor musunuz? Şahsen ben doğru bulmuyorum.
Sporun gelişmesi ve yaygınlaşması KKTC’ye spor alanında uygulanan ambargoların kırılması amacıyla hiçbir çalışma yapılmadığını bir yana bırakalım. Gençlik ve Sporun ayrı bir teşkilat yapısının gerekliliğini savunarak, Gençlik ve Spor Bakanlığı teşkilatını desteklemek sağlam bir yapıyı oluşturmak yerine siyasi çıkarlar doğrultusunda başka bir bakanlıkla birleştirilmesi KKTC gençliğini ve sporunu ne kadar düşündüğünüzün ve ne kadar değer verdiğinizin bir göstergesidir.
KKTC’nin gelişmesi, çağdaş ülkeler arasında yer alması için sağlıklı ve moral gücü yüksek gençlere ihtiyaç vardır. Bu görevi yerine getirebilecek en önemli unsurların başında ise spor gelmektedir. Fakat bizde ne sağlık kaldı ne de moral.
Amacınız sporumuzu daha iyiye, daha güzele ve daha ileriye götürmek, yarınlarımız umudumuz ve inancımız olan gençlere layık bir spor dünyası bırakmak en büyük göreviniz ve borcunuzdur.
Bundan sonra tüm çabalarınız yaptığınız yanlıştan en erken bir zamanda geri dönerek KKTC sporuna ve gençliğine daha iyi hizmet ve olanaklar sunmak için inançlı, devamlı ve planlı bir çalışma olmalıdır.