Bu memleket yılın her vakti bir başka güzeldir. Lakin benim için diğer zamanlara kıyasla yeri bambaşka olan bahardır.
Kıbrıs’ta bahar geldi mi doğa uyanmaya başlar ve birden dört yanda çiçekler açar. Bir anda doğa bir ressam asaletiyle fırçayı eline alır ve sapsarı bir resim yapar.
Bahar bir renk olsaydı şüphesiz ki sarı olurdu. Kıbrıs’ta bahar girince başta lapsanalar, gavcarlar, akasyalar ve papatyalarla bezenmiş bir tablo, sarının tonlarından oluşan bir cümbüs başlar. Şüphesiz ki bu cümbüş içinde dikenli ve küçük ama çok sayıda çiçeğiyle kendini belli eden azganlar ya da bilimsel adıyla Calicoteme villosa apayrı bir yer tutar.
Cins adı Antik Yunancada kesik çanak anlamına gelir. Çanağın daire biçiminde kırılması ve kesilmiş gibi gözükmesine işaret eder. Tür adı ise Latince seyrek tüylü anlamına gelir. Akdeniz havzasında görülen azganlar deniz seviyesindeki kayalıklardan 900 metreye kadar olan tepelere kadar yayılım gösterebilir.
3 metreye kadar boylanabilen, herdem yeşil, dik gelişimli bir çalı türü olan azganlar, dikenlerinin çobanların hayvanlarına verdiği zarardan olsa gerek Anadolu’da daha çok “keçiboğan” olarak bilinir. Dallar almaşık dizili, güçlü yanal dikenli; genç sürgünler yoğun olan tam bir maki bitkisidir. Yapraklar 3 yapracıklı birleşik ve üst yüzeyi tüysüzdür.
Çiçeklenme periyodu Mart ve Haziran ayları arasındadır. Çiçek durumu çoğunlukla şemsiyemsi 3-5 veya nadiren 12’ye kadar çiçekli olabilen bu bitkide meyveler ise baklavamsı şekilde ve kırmızı renkli olur. Bu ilginç bitki hermafrodittir (Hem erkek hem de dişi organlara sahiptir) ve genellikle böcekler tarafından tozlanır.
Özellikle kumlu toprakları çok seven azganların soğuğa toleransı fazla değildir. Bununla birlikte, türün bazı toprak bakterileri ile simbiyotik bir ilişkisi vardır. Bu bakteriler köklerde nodüller oluşturur ve atmosferik nitrojeni sabitler. Bu nitrojenin bir kısmı büyüyen bitki tarafından kullanılırken bir kısmı da yakınlarda yetişen diğer bitkiler tarafından kullanılır.
Bahar geldi madem bu bitkileri fark etmeye çalışın. Zira ülkedeki her şey gibi onlar da azalıyor, insaatlara kurban gidiyor ama halen inatla her Mart çiçeklenmeyi sürdürüyor. Tıpkı bu ülkenin binbur dertle boğuşan insanı gibi geçmişten geleceğe var olmaya çalışıyor. Bu yüzden onları da tanımak, sevmek ve korumak zorundayız.