ManşetTurizm

Rüzgârlı ve Gürültülü Şehir Chicago

The Windy City

Neden Windy?

Amerikan rüyasını hepimiz biliriz. Nedense bu rüyayı hep New-York veya Hollywood süsler. Diğer pek çok şehirden arada söz etsek de aklımıza Chicago gelmez. Oysaki Chicago Amerika’nın en iyi gelire sahip, insanlarının yaşadığı ve dünyadaki en iyi şehir düzenine sahip ödülleri olan tek şehridir. Şehir merkezinin hareketli ve gürültülü olmasından kaynaklı olarak bu şehre ‘Windy City’ adı verilmiş, yani rüzgârlı şehir. Bu rüzgâr hem şehrin yanı başında bulunan Michigan Göl’ünden devamlı esen rüzgârına, hem şehrin yapısına, hem de bugüne dek şehrin belediye başkanları ile olan sıkıntılara atıfta bulunmak üzere ortaya çıkan karmaşayı sergileyen bir isim. Kısaca anlatacak olursak, gelir düzeyi çok yüksek olan bir şehri yöneterek inanılmaz paralarla oynandığını ve işin içine birazda ihale ve mafya katıldığını düşünürseniz günün sonunda belediye başkanlarının ya yolsuzlukla suçlanması ya da bu tarz işlere karışmış olma ihtimali olması kaçınılmaz oluyor. Durumun vahimi yetini tam anlamanız için sayılarla konuşacak olursak Chicago Belediyesine başkanlık eden geriye dönük dokuz isimden sekizi şu an hapis cezası çekiyor. Bu bilgiyi size aktardım diye sakın gözünüzde mafya ve gangsterle dolu bir şehir canlanmasın, bu işin arka bahçesi. Ön bahçede ise süper bir şehir ve inanılmaz düzgün insanlarla dolu bir yaşam var.

Şehir gayet düzgün. Tüm kurallar tıkır tıkır işliyor ve öylesine deli gibi çalışan bir belediye var ki, oldukça kuzeyde olan ve dehşet sert bir kışa ev sahipliği yapan bu şehirde (ki ben -28C gördüm) kuru bir kış gecesi güzel güzel uyuyup sabah boyunuzdan büyük kar yığını ile uyandığınızda evinizin giriş kapısına kadar ve kaldırımlarınızın tamamının çoktan temizlenip sizin sabah rutininize hazır hale getirildiğini görüyorsunuz. Hatta belediye öylesine düzgün hizmet veriyor ki, siz asla bahçenize bakmıyorsunuz çünkü haftada bir belediye gelip çimlerinizi biçip, çiçek ve çitlerinizi buduyor. Şehir merkezinde Amerikan mimarlık tarihinin ilk beton gökdelenleri olan ve Jetgiller çizgi filmlerini andıran yapısıyla size merhaba diyen yuvarlak binaları görmeniz mümkün. Ayrıca yine yıllar öncesinde yapılan bir başka gökdelenin, dönemin en gözde ulaşım aracı olan zeplinler için tepesinde bir iniş pisti bulunması ise bu şehrin ne kadar geleceğe yönelik zihin yapısına ait insanlar tarafından kullanıldığını anlamanıza yardımcı olacaktır. Yine şehir merkezinde 89. kattan tüm şehri muhteşem bir şekilde izleyebileceğiniz John Hancock Binası ise bir başka dikkat çeken yapısı. Eğlenmek için bu binanın en tepesine çıkıp, hareketli platforma tutunarak tepeden aşağıya doğru 65c’lik bir açıyla düşecekmişçesine his yaşayarak manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. Tabii yükseklik korkunuz varsa bu durum kâbusa dönebilir. Demedi demeyin. Şehir merkezindeki gökdelenlerin tam ortasında Michigan Gölü kıyısında ise milenyum park diye adlandırılan ve şehrin betonarme yapısını bir anda değiştiren muhteşem bir parka sahip olan Chicago’lular her gün öğle yemeklerini hava güzelse bu parkta tüketip, bir taraftan da Chicago senfoni orkestrasının çalışması eşliğinde harika klasik müziklerle günlerini geçirebiliyorlar. Genellikle sadece iş merkezi ve ofislerin bulunduğu şehir merkezinin biraz dışına çıktığınızda ise uçan yaban kazları, yemyeşil bisiklet yolları ve balık tutulan gölleri eşliğinde banliyö kısmına, yani insanların yaşadıkları bölgeye geliyorsunuz. Bu bölgede hayrete düşmemek elde değil. Herkesin hayatı cam bir fanus içindeymiş gibi. Korku yok panik yok acele yok çünkü suç yok. Sokaklarda herkes birbirini ve birbirlerinin çocuklarını tanıyıp kolluyor ve birbirleri ile keyifli zaman geçirmek adına çeşitli bahçe ve mangal partileri düzenliyorlar.

LEZZET DOĞA VE İKLİM

Küçük İtalya denilen bölgeye gittiğinizde ise sadece binaların Amerikan tarzı olduğu ama bunun dışında başka hiçbir şeyin Amerikan tarzı olmayıp lezzet konusunda muhteşem bir bölgeye geldiğinizi anlıyorsunuz. Benim en favori yiyeceğim olan AL’s Italian Beef ise tamda bu bölgede bulunuyor ve yolunuz düşerse denemeden gelmeyin hatta bunu denemek için yolunuzu düşürün derim. Yaklaşık 30 saat boyunca çok düşük ısıda sebze suyunda fırınlanmış bir dana eti düşünün. Elbette ki fırından çıktığında dokunduğunuz anda dağılıp parçalanıyor. İşte o parçaları döner gibi bir sandviç ekmeğine doldurup üzerine de soğan ve turşu koyduktan sonar tüm bu lezzet yetmiyormuşçasına o ekmeği birde etin suyuna bandırıp size veriyorlar. Sonrası mı? Cennettesiniz… Yine ayni bölgede İtalyan limonundan yapılmış buz parçalı limonata ise vazgeçilmez ve denenmesi gereken bir başka lezzet olmalıdır. Şehir merkezini gezerken şehrin içinde dolaşan Michigan gölünün kolları içinde birçok kanal seyahati yapabilir ve şehrin keyfini kanal turu yapan teknenizde çıkarabilirsiniz. Ziyaret etmek için yaz aylarını öneririm ancak haziran bunlardan biri değil. Haziranın ortasına doğru yavaş yavaş ısınmaya başlayan bu şehir temmuz ve ağustos aylarında inanın Kıbrıs ile yarışabilecek durumda ama hemen imdadınıza Michigan Gölü yetişiyor. Michigan Gölü dediğime bakmayın. Genişliği Kıbrıs Türkiye arasından daha büyük, yani göz alabildiğine bir su var karşınızda. Kış aylarında buz tuttuğu için üstünde yürüyebileceğiniz bu göl yaz aylarında sizi serinletmek için ise oldukça cömert davranıyor.

Chicago ayni zamanda da hayvanat bahçesi ile de yine çok ünlü bir şehir. Buradaki hayvanat bahçesi dünyadaki birçok hayvanat bahçesi sıralamasında üst yerlerde yer alıyor ve oldukça geniş bir tur yelpazesine sahip. Daha da güzel tarafı ise buradaki hayvanları ziyaret edip görmek istediğiniz zaman herhangi bir ücret talep edilmiyor olması. Bu durum Chicago’da pek alışılagelmiş bir durum çünkü hayvanat bahçesinde olduğu gibi devasa boyutlarda olan ve içinde en az iki üç gün gezebileceğiniz ve her gezdiğinizde yeni bir bölgesini keşfedeceğiniz Chicago Botanik Bahçesi ’de yine gezilebilecek ücretsiz yerler arasında.

MIDWEST PEOPLE

Amerika’nın en kibar halkı olarak bilinen ve Midwest People olarak adlandırılan bu bölgedeki insanlarla iletişim kurmaya hazır olun. Bir Chicago’lu ile karşılaştığınız anda hemen sohbet başlıyor ve üstelik bu sohbet genellikle güzel komplimanlarla başlıyor. Bir anda birisi size ‘Parfümünüz ne kadar hoş’ ya da ‘Ne kadar iyi görünüyorsunuz.’ diye cümleye başlarsa bunu karşı tarafın size karşı değişik duygular beslediği hissine kapılmadan sohbete devam edin çünkü sadece sohbet etmek istiyorlardır. Başka bir niyetleri yok. Böylesine kibar ve düzgün yaşayan insanların şehrinin de nasıl düzgün ve kurallı olduğu ve nasıl yaşanası olduğunu tahmin edebilirsiniz. Benim gezinti noktalarım arasında iyi bir yere sahip olan ve bugüne dek beş defa ziyaret etme şansım olan bu şehre her gidişimde bir başka noktasına âşık oluyor, her defasında bir başka güzelliğini keşfediyorum. Şu kötü günler geçip seyahat engellerimiz kalktığında aklınızda bir Amerika destinasyonu olursa, içine mutlaka Chicago’yu eklemeyi unutmayın.

Chicago River in Downtown Chicago at Night. Chicago, Illinois, United States.

Benzer Haberler

Başa dön tuşu